14 Aralık 2014 Pazar

Ruslara Karşı Basmacılar Hareketi Kitap Özeti

Baymirza Hayıt kitabın giriş bölümünde Basmacı kelimesinin üzerinde durmuş ve bu kelimenin tarih literatüründe hem Ruslar hem de Türkistanlılar için hangi anlamları ifade ettiğini ayrıntılı bir şekilde açıklamıştır. “Basmacı “kelimesinin tam karşılığı “eşkıya”dır. Ruslar bu kelimeyi Türkistan Milli Mücadelesi’ni bir eşkıya hareketi olarak lanse etmek amacıyla kullanmışlardır. Ancak dünyaca ünlü yazar Cengiz Aytmatov Mayıs 1911’deki kongrede basmacı tabiri yerine “kurtarıcı” kelimesinin kullanıldığını ortaya koymuştur. Baymirza’ya göre kesinlikle anlaşılmaktadır ki Rus propaganda çevreleri “basmacı” kelimesine “eşkıya” anlamı yüklemişler ve Türkistan Milli Mücadelesini kötülemek gayesiyle bu kelimeyi Rus diline sokmuşlardır. Böylece bu kelime Rus dünyasından Batı Avrupa siyasi ve tarihi literatürüne de geçmiştir. Yazarın belirttiğine göre “Basmacı Hareketi”  ile ilgili belgeler ve kaynaklar Sovyet yönetimi ve Komünist Parti propagandalarının tesiri altında kaldığından objektif bir biçimde ele alınamamıştır. Basmacı Hareketi Ruslara göre feodal kesimin ve din görevlilerinin kendi hâkimiyetlerini kurmak için çalıştıkları milliyetçi bir ayaklanmadır. Ruslar Türkistan’ı yeniden kendi hâkimiyetleri altına almak isterken, Türkistanlılar kendi milli devletlerini kurabilmek için Rus hükümranlığından kurtulmak arzusu içindeydiler. Türkistan Rusya’nın abluka altına aldığı ve işgal ettiği bir ülkeydi, Türkistanlılar Rus vatandaşı değillerdi. Bu bölgenin dili, toprağı, kültürü, tarihi, dini ve gelenek görenekleri gibi kendisine has özellikleri günümüze kadar gelmiştir. Dahası bunların Ruslarla hiçbir benzerliği de yoktur. Sovyetler Basmacılar Hareketi ile ilgili kaynakların araştırılmasına hiçbir zaman müsaade etmemiş ve bu dönem ile ilgili belgeleri gizli tutmuştur. Baymirza Hayit kitabın giriş bölümünde Sovyetlerin Basmacılar hakkındaki arşiv materyalinin araştırılmasına imkan vermediği sürece, bilimin sömürgecilik tarihinde benzersiz bir olay olarak yerini almış bu büyük, kanlı, tarihi süreci tam manasıyla ve doğru bir şekilde açıklığa kavuşmasının beklenemeyeceğini belirterek Türk dünyasının da bu olayla ilgili araştırmalara önem vermesi yönündeki temennisini dile getirmiştir.
                Kitabın birinci  bölümünde Baymirza Hayıt Basmacılık hareketinin başlamasına sebep olan olayları Rus Çarlığı döneminden ele alarak anlatmaya başlamıştır.Bu hareketin ilk aşaması olarak değerlendirebileceğimiz olay Rus Çarlığı’nın Türkistan Genel Valiliği’nden cepheye gönderilmek üzere iş gücü talep etmesiyle olmuştur.Türkmenistan halkı cepheye gitmek istememiş ve protestolar düzenlemiştir. Protesto gösterileri silahlı çatışmaya dönüşmüştü. Yaklaşık 200.000 Türkistanlı zorla cepheye gönderildi. 1917 – 1918 arasında cepheye giden Türkistanlılardan sadece çok az bir kısmı geri dönmeyi başarabildi. Pek çokları cephede ölmüştü. Geri dönenler ise zorla cepheye gönderildiklerinden ve insanlık dışı muamelelere maruz bırakıldıkları için tam manasıyla Rus düşmanı olmuşlardır.
Baymirza Hayit Rusların bu kat’i tedbirlerini hiçbir zaman gizlemediklerini belirtmiştir. Mesela Avusturyalı savaş esiri Subay Fritz Willfort’un bulunduğu bazı savaş esirleri Rusların 1916’daki Cizzak isyanını bastırmak için uyguladıkları zulmü şöyle anlatmaktadır:
                “ Tarih 2 Ağustos 1916... Eski Cizzak bir harabeye dönüşmüştü. Her şey ateşe verilmişti... Her yerde cesetler ve ölü atlar vardı; bunları bizlerin yani savaş esirlerinin gömmesi gerekiyordu. Savaş esirlerinin görevi atlar dâhil bütün ölüleri bir çukura doldurmaktı. Cesetlerin sayısı çok olduğundan üst üste yığılır ve ateşe verilirdi. Kızgın güneşin altında cesetlerin korkunç kokusu havayı sarıyordu. Bir yandan da korkunç çığlıkların duyulduğu unutulmamalı. Cesetler arasında kalmış olan ve can çekişen yarı ölüler, Rus askerlerinin dipçik darbeleriyle hemen gömmeye hazır hale getiriliyordu.”
                Baymirza Hayıt kitabında o dönemin olaylarına şahit olan kişilerin hatıralarında, günlüklerinde ve mektuplarında yazdıklarından sıklıkla örnekler vererek Sovyet yönetiminin bu hareketle ilgili gizlediği belgelerin aydınlatacağı olaylara ışık tutmuştur.
                Daha sonra Çarlık Rusya’sının yıkılmasıyla Türkistan topraklarında Rus zulmü sona ermemişdi. Türkistan’daki Ruslar Çarlık dönemindeki gibi Türkistan’ın ileri gelenleri olarak kalmak istiyorlardı. Yazara göre milli ayrıcalığa sahip Rus azınlık yağmalama ve baskın yaparak üstünlük kompleksiyle yetiştirilmişlerdi ve istedikleri her şeyin halktan zorla alabilecekleri fikri değişmez bir kural haline gelmişti. Bolşevik yönetimi Orta Asya topluluklarına bağımsızlık sözü vermişler ancak bu açıklamaların ardında başka bir gerçek yatıyordu; Ruslar İmparatorluklarını idame ettirebilmek için yalana dayalı bir düzen kurmuşlardı. Türkistanlıların tek istedikleri sadece kendi kendilerini yönetebilecekleri özerk bir idare idi. Tamamen bağımsız olmaları konusunda bir ısrarları yoktu çünkü Ruslara karşı tek başlarına kaldıklarını biliyorlardı. Bu sebeple kurdukları Hokand Muhtar Cumhuriyeti’ni, Ruslar bir ay geçmeden kanlı bir şekilde dağıtmışlar ve bu durum Basmacı hareketini başlatan ilk adım olmuştur. Baymirza Hayit’a göre Türkmenistan idarecileri 1917 özerkliğiyle birlikte Demokratik Rus Federasyonu’ndan ayrılma düşüncesinin hiçbir şekilde hakim olmamıştır. Ancak Kızıl Bolşevikler özerk hükümeti silah zoruyla yıkınca Türkistan’da bağımsızlık düşüncesi baş göstermiştir.
                 Kitabın geri kalan bölümlerinde Baymirza Hayit Bolşevik yönetiminin Basmacı Hareketi’ni durdurmak için Türkmenistan Halklarına yaptıkları akıl almaz zulüm ve işkenceler anlatmakta ve sık sık olaylara şahit olanların ağzından yazılmış mektuplara yer vererek bu zulmün boyutunu gözler önüne sermektedir.
                Yazarın geniş olarak yer verdiği ve dikkat çekici bir husus ise Basmacı Hareketi’ni durdurma yönündeki Ermeni Taşnak Komitesi’nin Bolşevik yönetimi ile birlikte uyguladığı işkencelerdir. Ermeniler Rus sömürgecilerinin bir uzantısı olarak uzantıları Türkistan’a gelmişler ve Kızıl Ordu içindeki Taşnak birlikleri özellikle Namagan’da olağanüstü bir vahşet ortaya koymuşlardır.Ermeni askerler her yaştan kadın ve genç kıza tecavüz ediyor,sonra da başlarını kesiyorlardı.Küçük bebeklerin bile başları kesiliyordu.Ermeni Taşnaklar kesik başları kılıçlara geçirip caddelere fırlatıyorlardı. Baymirza Hayıt kitabında Fergana Vadisi’ndeki Türkistanlıların Hokand’daki muhtar hükümetin yıkılışından Basmacı Hareketi’nin başlangıç tarihine kadar  Bolşevik Rusların ve Taşnak Ermenilerinin sonu gelmez terör uygulamalarına ve yağmalamalarına maruz kalmalarını en acı örnekleriyle anlatmıştır.
                Kitabın ikinci bölümünde Baymirza Hayit Basmacı Hareketi’nin merkezi olan Fergana Bölgesi hakkında detaylı açıklamalar yaparak burasının maddi zenginlikleri dolayısıla Ruslar için ne denli önemli olduğu hakkında geniş açıklamaları örneklerle sunmuştur. Rus idareciler aç gözlü, zalim ve kibirli insanlardı. Rusların 1917 Sovyet ideolojisini kullanarak uyguladıkları vahşet Basmacı hareketinin bu bölgede iyice kuvvetlenmesine sebep olmuştur. Sovyet Komiserliği Hokand’ın işgalinin yedinci günü çıkardıkları mahkeme kararında bütün Türkistan’da, bilhassa da Fergana Vadisi’nde halkın yorganlarına varıncaya kadar pamuklarını toplamaları Türkistan’da milli mücadelenin daha hızlı gelişmesine sebep olmuştur.
Kitabın diğer bölümünde ise Türkmenistan ve Rus birliklerinin askeri teçhizat yönünden karşılaştırmaları yapılmış ve Rusların modern silahlarla donatılmış olmalarına rağmen Sovyet Rus hâkimiyetini  burada yaygınlaştıramıyor olmalarının dikkate değer gerekçelerinden bahsedilmiştir. Gerçekten de Türkistanlılar Sovyetlerin özerklik adı altında yaptıkları uygulamalara güvenmiyorlar ve hürriyet mücadelelerine devam ediyorlardı. Türkistan milli mücadelesini sürdüren korbaşılar (korbaşı Basmacı hareketinin liderleri için kullanılan bir isimdir) hiçbir askeri eğitim almamışlardı. Onların sahip oldukları tek şey cesaret ve basit av silahlarıydı. Başlıca silahları demir, sopa,değnek, kılıç,bıçak ve taştı. Basmacıların o yıllarda top ve makineli tüfekleri yoktu. Buna karşılık Rus ve Ermeni birlikleri en modern silahlarla donatılmıştı. Kızıl Ordu’nun silah güçleri Basmacılardan yüz kat fazla olmasına rağmen insan kayıpları Basmacılardan daha fazla oluyordu.

                Kitabın beklide en dikkat çekici bölümü olan kısım Türkistan Milli Mücadelesi’ne Enver Paşa’nın dahil olması ile ilgili anlatılan bölümdür. Bilindiği gibi Enver Paşa Osmanlı ordusunun en önemli subaylarından biriydi. I.Dünya Savaşı sırasında Alman İmparatorluğuyla birlikte antlaşma imzaladı.Bu durumda Osmanlı İmparatorluğu ile Alman Hükümeti müttefik oldu. Ne Sultan, ne de Başbakan ne de başkasının bu ittifaktan haberi vardı.İmparatorluğun savaşı kaybetmesiyle ülkeden ayrılan Enver Paşa 1918 tarihinde Alman denizaltısıyla İstanbul’dan ayrıldılar.Enver Paşa Ali Bey takma adıyla Berlin’de yaşamaya başladı.Burada Sovyet Rusya Hükümeti görevlisi Komünist Karl Radek ile burada tanıştı.İşte bu tarihlerden sonra Enver Paşa Rus Bolşevik yönetimi ile İngilizlerin baskısı altındaki Müslüman Milletlerin kurtarılması ile ilgili çalışmalara başladı. Osmanlı İmparatorluğunun geleceği için Enver Paşa Bolşeviklerle birlikte çalışmaya karar vermişti.Ancak Rusların Türkistan üzerindeki emellerinden haberdar olan Enver Paşa Buhara’ya gelerek Türkistan Milli Mücadelesi için savaşmak üzere Basmacı Hareketi’nin başına geçti. Buhara’dan ayrılmadan önce Enver Paşa şu açıklamada bulunmuştu :
                “Türkistan’ın bağımsızlığı için savaşmak şart oldu. İnsanlık dışı bu hayata katlanarak yaşamak isteyen ve ölümden korkan insan, gelecek nesillerin lanetini hak etmiştir. Hürriyetimiz için savaşmalı, gelecek nesillerin kölelikten ve boyunduruktan arınmış halde yaşaması için ölümü göze almalıyız.”
                Hayit’a göre Enver Paşa’nın Rus hakimiyetindeki bölgeleri tek tek ele geçirmesi Türkmenistan Milli Mücadelesi için bir gurur kaynağıdır. Enver Paşa ve komutasındaki birliklerin Basmacı hareketinde gösterdikleri başarılar kitapta ayrıntılı olarak anlatılmaktadır. Enver Paşa’nın başarıları milli mücadele için bir gurur kaynağı olsa da bu durumu Sovyet idaresi endişe ile karşılamış ve Enver Paşa’yı Basmacı Hareketi’nden saf dışı etmek için çözüm yolları aramaya başlamıştı. Baymirza Hayit ,Sovyet Ruslar Enver Paşa’nın askeri tecrübesinden ve kabiliyetinden değil, sadece halk arasındaki manevi itibarından çekindiklerini belirtir. Çünkü Enver Paşa savaşabilmek için gerekli teçhizata sahip değildi ama Müslüman aleminde popüler biriydi.Moskova Enver Paşa’nın bütün Türkistan’ı milli mücadele için hazırlayabileceğinden emindi. Bu yüzden kendilerine ona karşı yeni stratejiler ve metodlar geliştirmek zorunda hissediyorlardı. Sovyet Rus idaresi Enver Paşa’ya karşı önlem almak amacıyla onun bir İngiliz ajanı olduğu ve Doğu Halkları’nın düşmanı olduğu propagandası yapmışlar ve bu sebeple Sovyet İstihbarat birimi harekete geçirilmiştir.Bu birim Enver Paşa’nın yerini 4 Ağustos 1922 tarihinde tespit etmişti, gözcüler Enver Paşa’ya Rusların geldiğini bildirdiler,bunun üzerine Ever Paşa ve yanındaki otuz arkadaşı hemen atlarına binmişler ve kılıçları ile yaklaşık 50 metre uzaklarındaki Ruslara saldırmışlardı.Ruslar bu çatışmaya makineli tüfeklerle ateş açarak karşılık verdiler.
Baymirza Hayit Enver Paşa’nın bu saldırılarda hayatını kaybetmesini ve ölümnden sonra yaşananları o döneme şahit olanların ağzından şu şekilde anlatmıştır; 4 Ağustos günü Enver Paşa’ya dört kurşun isabet etti ve Paşa kahramanca can verdi. Ruslar Enver Paşa’nın yere düştüğünü önce anlamadılar. Paşa’nın atı “ Derviş” de Rus kurşunlarının hedefi olup Paşa’nın yanına yığıldı. Enver Paşa’nın ölümüne şahit olanlar kurşun ona isabet ettiğinde atından yere düşerken “ Allah” diye haykırdığını söylemişlerdir. Yere düşer düşmez ölmüştür.
                Enver Paşa’nın ölüm haberi kısa sürede halk arasında yayıldı. Paşa’nın ve diğer şehitlerin cenazeleri, 5 Ağustos 1922 tarihinde 25 – 30.000 kişinin katıldığı bir törenle defnedildi.O güne şahit olanlar cenazeye katılan herkesin ağladığını ifade etmektedirler.Bütün Türkistan’da aylarca yas tutulmuştur.Afganistan Emiri Enver Paşa’nın hatırasına resmi yas ilan etti.Enver Paşa’nın mezarının bulunduğu tepe 1936 – 193 yılına kadar ziyaretçi akınına uğraşmıştı.Sovyet yetkilileri bu durumu psikolojik tehlike meydana getirebileceğini tahmin etmişler ,bunun üzerine Enver Paşa’nınki de dahil olmak üzere bütün mezarları başka yere nakletmişlerdir.
                Enver Paşa’nın Türkistan’da ve Moskova’da girişti faaliyetler hakkında değişik iddialar ortaya atılmıştır.Sovyetlerin Paşa’nın İngiliz ajanı olduğuna dair iddiaları da gerçek değildir.
Baymirza , Türkistan Milli Mücadelesi’nde Enver Paşa’nın sıradan bir asker gibi savaş alanlarında çarpışmasını, hem Türkistan hem de Türklük dünyasında daha önce eşine benzerine rastlanmamış bir olay olarak nitelemiştir. Enver Paşa Türkistan Milli Mücadelesine yeni bir şevk ve umut kaynağı olmuştu. Doğu’daki İslam halklarının hür olması umuduyla Bolşevik propagandasından etkilenmişti. Moskova’nın kendi kişiliğinden faydalandığını anlamasıyla hayal kırıklığına uğrayan Enver Paşa Türkistan’ın geleceğinde tatsız planların yattığını fark etti. Türkistan’ı Rusya’dan kurtarmak için bütün sorumluluğu üzerine aldı. Yazar Türkistan’ın askeri açıdan yetersizliğine rağmen, Enver Paşa gibi dünyaca ünlü,geniş bir savaş tecrübesi olan önemli bir askerin Ruslara karşı yapılan mücadelede başkumandan olması,Türk Milli Mücadelesi için büyük bir gurur kaynağı olduğuna kitabında sık sık değinerek, Paşa’nın Basmacı hareketindeki önemi ve yerini övgü dolu sözlerle anlatmıştır.Enver Paşa 42 yıllık ömrünün yaklaşık 10 ayını Türkistan’da Türkistan’ın bağımsızlığına kavuşacağı umuduyla tükenmek bilmeyen savaş ruhu ve azmi ile geçmiştir.
        Kitabın son bölümlerinde Enver Paşa’nın ölümünden sonra Basmacı Hareketinin izlediği seyir anlatılmaktadır. Bolşevikler Enver Paşa’nın ölümünden sonra milli mücadele hareketinde yer alan mücahitlerin geri çekileceği umudunda idiler. Ancak devam eden süreçte Basmacı Hareketleri artarak sürmüş ve Rus idarecileri bu hareketi bastırma konusunda yeterli olamadıklarını itiraf etmişlerdir. Yine de Basmacı Hareketi ne yazık ki istenilen sonuca ulaşamamıştır. Baymirza Hayıt kitabının sonunda Basmacı Hareketlerini kronolojik bir biçimde anlatmıştır.Bunlara kısaca değinecek olursak 1924'te başlayan Basmacılığın ikinci devresinde mücahitler silâh buldukça mücadeleye devam ettiler. Mücahitler bir yandan Kızıl Ordu ile savaşırken bir yandan da açlık ve yoksullukla mücadele etmek zorunda kalıyorlardı. Bu mücadeleler de 1931'e kadar sürdü.Buna ek olarak 
·         Korbaşıların kendi aralarında düzenli bir birlik ve merkezî bir kumandanlık kuramamaları,
·         Savaşlarda tank, uçak, top ve zehirli gaz gibi silâhlar kullanan Ruslar'a karşı mücahitlerin makineli tüfeklerinin bile olmayışı,
·          Dışarıdan yardım alamamaları,
·         II. Dünya Savaşı'ndan sonra değişik Türk ve Müslüman topluluklarının, düşmanla iş birliği yapmakla suçlanması ve bunun sonucunda Kırım Karaçay, Ahıska ,Çeçen ve İnguş Türklerinin Sibirya’ya sürgün edilmesi gibi sebepler Basmacılık Hareketi’nin son bulmasına sebep olmuştur.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder