14 Aralık 2014 Pazar

MONROE DOKTRİNİ VE UYGULAMADAKİ ÖZELLİKLERİ

Birleşik Amerika’nın Bağımsızlık Kazanması :   Kristof Colomb’un Amaerika’yı keşfetmesinden sonra bu bölge büyük ve güçlü Avrupa devletleri için bir sömürge alan haline gelmiştir.Denizlerde güçlü olan devletler bu topraklar üzerinde kendi gücü kadarınca Kuzey ve Güney bölgelerine hakim olmuşlar ve kendi sömürgeleri haline getirmişlerdir.Kuzey Amerika kıtasının Atlantik bölgelerine yerleşen İngilizler  bu bölgede 13 bölge halinde koloniler kurmuşlardır.Bu koloniler sömürgenin idaresi bakımında kurulmuş idari ünitelerdir.Amerika birleşik devletleri bu 13 koloninin ayaklanması sonucu ortaya çıkmış bir devlettir.Amerika’nın bağımsızlık hareketi Fransız İhtilali arasında benzerlik vardır.Fransız İhtilali de siyasal amaç gütmeden başlamış ve iki hareket de vergi meselesi yüzünden ortaya çıkmıştır.Amerikan bağımsızlık hareketi Yedi Yıl Savaşları sonucu  İngiliz Hazinesinin sarsılması  yüzünden yeni gelir kaynağı olarak Amerikadaki kolonilerden vergi almaya karar vermesi ile başlamıştır.İngiliz kolonileri de aynen İngilteredeki gibi bir demokrasi anlayışını benimsiyorlardı,onlara göre  verginin ancak halkın  ve temsicilerinin rızası ile konulabileceği ilkesi geçerliydi.1756-1763 yılları arasında meydana gelen Yedi Yıl  Savaşları İngiletre ile koloniler arasında bir çatışma doğmasına sebep oldu.İngiltere bozulan mali durumunu düzeltmek için Amerika kıtasındaki bu kolonilere bir takım vergiler koydu.Gelen tepkiler üzerine İngiltere vergileri geri çekince kendisi için prestij kaybı oldu ve gelen baskılar üzerine tekrar koloniler üzerine 1774 yılında tkrar vergi yükümlülüğü getirince İngiliz kolonileri ayaklandılar ve İngiletere ile silahlı çatışmalar içerisine girdiler.Bu olaylar kısa sürede bir bağımsızlık hareketine dönüştü ve 13 İngiliz kolonisi 4 Temmuz 1776’da yayınadıkları Bağımsızlık Bildirisi ile bağımsızlıklarını ilan ettiler.Bu bağımsızlığı kolay kabul etmeyen İngiltere Amerika il mücadelesini 1783 yılına kadar devam ettirdiyse de hem karada hem de denizde aldığı yenilgiler sonrasında  Amerika Birleşik Devletleri’nin bağımsızlığını tanımak zorunda kaldı.Ve böylece Amerika Birleşik Devletleri  bir devlet olarak milletlerarası politikaya girmiş oluyordu.
Amerika Birleşik Devletleri’nin bağımsızlık mücadelesine bazı Avrupa devletleri dolaylı ve dolaysız yönden karışmak zorunda kalmışlardır.Bu bağımsızlık mücadelesine dolaylı ve dolaysız karışan üç Avrupa devleti vardır bunlar; Fransa ,İspanya ve Hollandadır.Bu üç devletin Amerika’nın bağımszlık savaşına katılma sebepler tamamıyla kendi çıkarları doğrultusunda olmuştur,Amerika’nın bağımsızlığı ile hiçbir ilgileri olmamıştır.Bir sömürge halkının sömürgeci devlete karşı yürüttüğü bağımsızlık idealiyle ele almamışlardır.Bu durum da Amerika Birleşik Devletleri’ne göstermiştir ki Avrupa devletlerinin kendilerine özgü bir takım çıkarları vardır ve bu çıkarlar doğrultusunda bir takım politik oyunları vardır.Bu çıkarlar Amerika’nın kendi planlarına tamamen yabancıdır bu sebele Amerikan devleti bu oyunların içine girmeyip Avrupa’dan uzak durmalı,Avrupa ile ticaretini devam ettirmeli fakat politikasının içine aktif bir şekilde girmemeleri ve karışmamalıdır.Amerika’nın ilk Cumhurbaşkanı George Washington’dan itibaren idarecileri Amerika’yı Avrupa politikasından uzak tutmaya çalışmışlardır bu duruma Amerika’nın infirat politikası denmektedir.
Monroe Doktrini ve Uygulamada Özellikleri :  
Amerika’nın kuruluşundan itibaren bu politikayı izlemeleri ile beraber Avrupa devletleri Amerika’nın yakasını bir türlü bırakmamışlar ve politikalarının içine çekmeye çalışmışlardır.İlk olarak Fransız İhtilali’nde İhtilalci devletler bağımsızlık mücadelesinde Amerika’ya yaptıkları destekten sonra Avrupa devletlerine karşı kendileriyle olmasını istemişlerse de kabul görmemiştir.Aynı şekilde İngiltere’de Amerika’yı kendi tarafına çekmeye çalışmıştır ama Amerikalılar buna karşı koymuşlardır.Latin Amerika bastırmayı bahane eden Avrupalılar bölgeye sömürgeci olarak girmek istiyorlardı.Bu durumu Birleşik Amerika’nın geleceği açısından tehlikeli bulan 5.Cumhurbaşkanı James Monroe 2 Aralık 1823 günü Amerikan Kongresine gönderdiği mesajda iki hususu belirterek bu hususların Amerika dış politikasının temel ilkeleri olarak kabul edilmesini belirtti.Bunlar;
·         Monroe’ye göre Amerika Avrupa’nın işlerine karışmamaktadır.Amerika’nın Avrupa ile hiçbir politik ilgisi yoktur ve Avrupa işlerine karışmayacaktır.Buna karşılık Avrupa Devletleri de Amerika kıtalarının iç işlerine karışmamalıdırlar ve Amerika kıtalarından uzak durmalıdırlar.
·         Amerika2nın bu isteğine rağmen eğer herhangi bir Avrupa devleti Amerika kıtalarına ayak basar ve bu kıtalarda bir sömürgecilik teşebbüsünde bulunursa Amerika Birleşik Devletleri bu hareketi düşmanca sayacak ve Avrupa Amerika Birleşik devletlerini karşısında bulacaktır.
Bu iki esas Amerika’nın dış politika unsurları olarak kabul edildi ve Avrupa devletleri bu sert tutum karşısında Bağımsızlık ayaklanmalarını bastırmak için herhangi bir teşebbüste bulunmaya cesaret edemedi.Bu uygulama karşılıklı sekilde Amerika ve Avrupa devletlerinin birbirlerinin işlerine karışmaması şeklinde geçse de 2.dünya savaşı yani 1941 yılına kadar devam etmekle birlikte bu doktrin uygulama alanında bazı değişiklikler geçirmiştir. Şöyle ki;
·         Monroe Doktrininde Amerika’nın Avrupa politikalarına ,Avrupalıların da Amerika iç işlerine karışmama suretiyle Amerika’yı dünya politikasının dışında tutmuştur.Ancak bu şartın önemli bir şartı vardı,eğer bu devletlerden herhangi biri bir şekilde birleşik amerikanın bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne bir tehdit oluşturursa Amerika herhangi bir Avrupa devleti ile işbirliği içerisine girebilirdi.Bu sebeple 1917’de Amerika I.Dünya savaşına katılmasının sebebi Almanya’nın Amerika’nın tprak bütünlüğünü parçalayabilecek bazı teşebbüslerde bulunmuş olmasıydı.Amerika’nın 2.Dünya savaşı’na katılması da Japonya’nın Birleşik Amerika’ya saldırıda bulunması üzerine olmuştu.
·         Mondore Doktrinin tatbikattaki ikinci özelliği ise Birleşik Amerika’nın Latin Amerika üzerinde kurduğu ekonomik ve siyasi nüfuzdur.Latin Amerika ülkelerinin sömürgeden kurtulup bağımsızlıklarını kazanmalarında Monroe doktrini ve Amerika’nın Avrupa’ya karşı takınmış olduğu tavrın etkileri fazlaca olmuştur.Bu sebeple Latin Amerika ülkeleri Amerikayı bir ağabey gözüyle görüyorlardı Amerika ‘da bu durumdan faydalanarak bu ülkeler üzerinde siyasi bir etki kurmak imkanı bulmuştu.19.yy sonlarına doğru Amerikan ekonomisi gelişip güçlendikçe  Amerika bu ülkeler üzerinde aynı zamanda ekonomik bir etki ve kontrole de sahip olmaya başladı.Amerika bu ülkeler üzerindeki nüfuzunu 180’lerden itibaren Pan-Amerikanizm yan bir Amerikalılar birliği fikri ortaya atmıştır.Bu fikir bütün Amerikalıların bir araya gelmesi anlamına geliyordu.
·         Monroe doktrini  ile Amerika Acrupa’dan kaçmakla birlikte 19.yy boyunca Amerikan politikasının geçirdiği gelişmeler Amerika ve Avrupa devletlerini Atlantİğin değil Pasifiğin ötesinde karşı karşıya getirmiştir.Amerika Avrupa devletlerinin politikalarına dolaylı yoldan katılmak zorunda kalmıştır.Amerika bağımsız olduğunda sadece Atlantik kıyılarında 13 koloni halindeydi.1803 yılında Napolyon bir Fransız sömürgesi olan Lousiana bölgesini Birleşik Amerika’ya para ile sattı.Böylece Amerika’nın sınırları kıtanın ortasına kadar genişlemiş oluyordu.Böylece yayılma sahasını genişleten Birleşik Amerika Pasifik kıyılarına kadar yayılmıştı.Pasifik kıyılarındaki halk balıkçılık ve denizcilikle uğraşarak birtakım adaları ele geçirdiler.1842’den itibaren Çin’in ve 1854’den itibaren de Japonya’nın Batı’ya açılması sonucu diğer Avrupa devletleri gibi Amerika’da Çin ile ilgilenmeye başladı Çin’e yatırımlar yaparak bu ülkeyle ekonomik çıkarlar kurdu.Bu sırada bütün Avrupa devletleri de Çin’i sömürmek için ülkenin başına üşüşmüşlerdi.19.yy’da Amerika ile İspanya arasında Küba yüzünden bir savaş meydana gelmişti.Küba’daki bağımsızlık hareketlerine karışmak istemeyen Amerika bir yandan da Küba’nın bağımsızlığına kavuştuğunda son Avrupa devletinin de Amerika kıtasından çıkması demek olduğunu biliyordu.İkinci olarak Kba’da fazlaca şeker bulunuyordu ve Amerika Küba’daki şeker üretimine fazla yatırım yapmıştı.Aynı zamanda Kba’nın Amerika için stratejik ehemmiyeti vardı.

·         Ama İspanya ve Küba arasındaki mücadeleler şiddetlenince Amerika kendi halkını korumak amacı ile bir savaş gemisi gönderdi.1898 yılında bu gemi bilinmeyen bir sebeple battı ama bu olay Amerikan kamuoyunda büyük bir tepkiyle karşılaştı.Bu olaya İspanyolların sebep olduğu düşünüldü ve Amerika İspanyollara savaş açtı.Bir kaç ay süren savaş sonucunda barış yapıldı.Bu anlaşma sonucunda İspanya Filipinleri Amerika’ya bıraktı.Filipinler’in Amerika’nın eline geçmesi Amerika’yı Uzakdoğu politikasının içine daha fazla girmesine sebep oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder