Birleşik Amerika’nın Bağımsızlık
Kazanması : Kristof Colomb’un Amaerika’yı keşfetmesinden
sonra bu bölge büyük ve güçlü Avrupa devletleri için bir sömürge alan haline
gelmiştir.Denizlerde güçlü olan devletler bu topraklar üzerinde kendi gücü
kadarınca Kuzey ve Güney bölgelerine hakim olmuşlar ve kendi sömürgeleri haline
getirmişlerdir.Kuzey Amerika kıtasının Atlantik bölgelerine yerleşen
İngilizler bu bölgede 13 bölge halinde
koloniler kurmuşlardır.Bu koloniler sömürgenin idaresi bakımında kurulmuş idari
ünitelerdir.Amerika birleşik devletleri bu 13 koloninin ayaklanması sonucu
ortaya çıkmış bir devlettir.Amerika’nın bağımsızlık hareketi Fransız İhtilali
arasında benzerlik vardır.Fransız İhtilali de siyasal amaç gütmeden başlamış ve
iki hareket de vergi meselesi yüzünden ortaya çıkmıştır.Amerikan bağımsızlık
hareketi Yedi Yıl Savaşları sonucu
İngiliz Hazinesinin sarsılması
yüzünden yeni gelir kaynağı olarak Amerikadaki kolonilerden vergi almaya
karar vermesi ile başlamıştır.İngiliz kolonileri de aynen İngilteredeki gibi
bir demokrasi anlayışını benimsiyorlardı,onlara göre verginin ancak halkın ve temsicilerinin rızası ile konulabileceği
ilkesi geçerliydi.1756-1763 yılları arasında meydana gelen Yedi Yıl Savaşları İngiletre ile koloniler arasında
bir çatışma doğmasına sebep oldu.İngiltere bozulan mali durumunu düzeltmek için
Amerika kıtasındaki bu kolonilere bir takım vergiler koydu.Gelen tepkiler
üzerine İngiltere vergileri geri çekince kendisi için prestij kaybı oldu ve
gelen baskılar üzerine tekrar koloniler üzerine 1774 yılında tkrar vergi
yükümlülüğü getirince İngiliz kolonileri ayaklandılar ve İngiletere ile silahlı
çatışmalar içerisine girdiler.Bu olaylar kısa sürede bir bağımsızlık hareketine
dönüştü ve 13 İngiliz kolonisi 4 Temmuz 1776’da yayınadıkları Bağımsızlık
Bildirisi ile bağımsızlıklarını ilan ettiler.Bu bağımsızlığı kolay kabul etmeyen
İngiltere Amerika il mücadelesini 1783 yılına kadar devam ettirdiyse de hem
karada hem de denizde aldığı yenilgiler sonrasında Amerika Birleşik Devletleri’nin
bağımsızlığını tanımak zorunda kaldı.Ve böylece Amerika Birleşik
Devletleri bir devlet olarak
milletlerarası politikaya girmiş oluyordu.
Amerika
Birleşik Devletleri’nin bağımsızlık mücadelesine bazı Avrupa devletleri dolaylı
ve dolaysız yönden karışmak zorunda kalmışlardır.Bu bağımsızlık mücadelesine
dolaylı ve dolaysız karışan üç Avrupa devleti vardır bunlar; Fransa ,İspanya ve
Hollandadır.Bu üç devletin Amerika’nın bağımszlık savaşına katılma sebepler tamamıyla
kendi çıkarları doğrultusunda olmuştur,Amerika’nın bağımsızlığı ile hiçbir
ilgileri olmamıştır.Bir sömürge halkının sömürgeci devlete karşı yürüttüğü
bağımsızlık idealiyle ele almamışlardır.Bu durum da Amerika Birleşik
Devletleri’ne göstermiştir ki Avrupa devletlerinin kendilerine özgü bir takım
çıkarları vardır ve bu çıkarlar doğrultusunda bir takım politik oyunları
vardır.Bu çıkarlar Amerika’nın kendi planlarına tamamen yabancıdır bu sebele
Amerikan devleti bu oyunların içine girmeyip Avrupa’dan uzak durmalı,Avrupa ile
ticaretini devam ettirmeli fakat politikasının içine aktif bir şekilde
girmemeleri ve karışmamalıdır.Amerika’nın ilk Cumhurbaşkanı George Washington’dan
itibaren idarecileri Amerika’yı Avrupa politikasından uzak tutmaya
çalışmışlardır bu duruma Amerika’nın infirat politikası denmektedir.
Monroe
Doktrini ve Uygulamada Özellikleri :
Amerika’nın kuruluşundan itibaren bu politikayı
izlemeleri ile beraber Avrupa devletleri Amerika’nın yakasını bir türlü
bırakmamışlar ve politikalarının içine çekmeye çalışmışlardır.İlk olarak
Fransız İhtilali’nde İhtilalci devletler bağımsızlık mücadelesinde Amerika’ya
yaptıkları destekten sonra Avrupa devletlerine karşı kendileriyle olmasını
istemişlerse de kabul görmemiştir.Aynı şekilde İngiltere’de Amerika’yı kendi
tarafına çekmeye çalışmıştır ama Amerikalılar buna karşı koymuşlardır.Latin
Amerika bastırmayı bahane eden Avrupalılar bölgeye sömürgeci olarak girmek
istiyorlardı.Bu durumu Birleşik Amerika’nın geleceği açısından tehlikeli bulan
5.Cumhurbaşkanı James Monroe 2 Aralık 1823 günü Amerikan Kongresine gönderdiği
mesajda iki hususu belirterek bu hususların Amerika dış politikasının temel ilkeleri
olarak kabul edilmesini belirtti.Bunlar;
·
Monroe’ye göre Amerika Avrupa’nın işlerine
karışmamaktadır.Amerika’nın Avrupa ile hiçbir politik ilgisi yoktur ve Avrupa
işlerine karışmayacaktır.Buna karşılık Avrupa Devletleri de Amerika kıtalarının
iç işlerine karışmamalıdırlar ve Amerika kıtalarından uzak durmalıdırlar.
·
Amerika2nın bu isteğine rağmen eğer herhangi bir
Avrupa devleti Amerika kıtalarına ayak basar ve bu kıtalarda bir sömürgecilik
teşebbüsünde bulunursa Amerika Birleşik Devletleri bu hareketi düşmanca sayacak
ve Avrupa Amerika Birleşik devletlerini karşısında bulacaktır.
Bu
iki esas Amerika’nın dış politika unsurları olarak kabul edildi ve Avrupa
devletleri bu sert tutum karşısında Bağımsızlık ayaklanmalarını bastırmak için
herhangi bir teşebbüste bulunmaya cesaret edemedi.Bu uygulama karşılıklı
sekilde Amerika ve Avrupa devletlerinin birbirlerinin işlerine karışmaması
şeklinde geçse de 2.dünya savaşı yani 1941 yılına kadar devam etmekle birlikte
bu doktrin uygulama alanında bazı değişiklikler geçirmiştir. Şöyle ki;
·
Monroe Doktrininde Amerika’nın Avrupa
politikalarına ,Avrupalıların da Amerika iç işlerine karışmama suretiyle
Amerika’yı dünya politikasının dışında tutmuştur.Ancak bu şartın önemli bir
şartı vardı,eğer bu devletlerden herhangi biri bir şekilde birleşik amerikanın
bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne bir tehdit oluşturursa Amerika herhangi
bir Avrupa devleti ile işbirliği içerisine girebilirdi.Bu sebeple 1917’de
Amerika I.Dünya savaşına katılmasının sebebi Almanya’nın Amerika’nın tprak
bütünlüğünü parçalayabilecek bazı teşebbüslerde bulunmuş olmasıydı.Amerika’nın
2.Dünya savaşı’na katılması da Japonya’nın Birleşik Amerika’ya saldırıda
bulunması üzerine olmuştu.
·
Mondore Doktrinin tatbikattaki ikinci özelliği
ise Birleşik Amerika’nın Latin Amerika üzerinde kurduğu ekonomik ve siyasi
nüfuzdur.Latin Amerika ülkelerinin sömürgeden kurtulup bağımsızlıklarını
kazanmalarında Monroe doktrini ve Amerika’nın Avrupa’ya karşı takınmış olduğu
tavrın etkileri fazlaca olmuştur.Bu sebeple Latin Amerika ülkeleri Amerikayı
bir ağabey gözüyle görüyorlardı Amerika ‘da bu durumdan faydalanarak bu ülkeler
üzerinde siyasi bir etki kurmak imkanı bulmuştu.19.yy sonlarına doğru Amerikan
ekonomisi gelişip güçlendikçe Amerika bu
ülkeler üzerinde aynı zamanda ekonomik bir etki ve kontrole de sahip olmaya
başladı.Amerika bu ülkeler üzerindeki nüfuzunu 180’lerden itibaren
Pan-Amerikanizm yan bir Amerikalılar birliği fikri ortaya atmıştır.Bu fikir
bütün Amerikalıların bir araya gelmesi anlamına geliyordu.
·
Monroe doktrini
ile Amerika Acrupa’dan kaçmakla birlikte 19.yy boyunca Amerikan
politikasının geçirdiği gelişmeler Amerika ve Avrupa devletlerini Atlantİğin
değil Pasifiğin ötesinde karşı karşıya getirmiştir.Amerika Avrupa devletlerinin
politikalarına dolaylı yoldan katılmak zorunda kalmıştır.Amerika bağımsız
olduğunda sadece Atlantik kıyılarında 13 koloni halindeydi.1803 yılında
Napolyon bir Fransız sömürgesi olan Lousiana bölgesini Birleşik Amerika’ya para
ile sattı.Böylece Amerika’nın sınırları kıtanın ortasına kadar genişlemiş
oluyordu.Böylece yayılma sahasını genişleten Birleşik Amerika Pasifik
kıyılarına kadar yayılmıştı.Pasifik kıyılarındaki halk balıkçılık ve
denizcilikle uğraşarak birtakım adaları ele geçirdiler.1842’den itibaren Çin’in
ve 1854’den itibaren de Japonya’nın Batı’ya açılması sonucu diğer Avrupa
devletleri gibi Amerika’da Çin ile ilgilenmeye başladı Çin’e yatırımlar yaparak
bu ülkeyle ekonomik çıkarlar kurdu.Bu sırada bütün Avrupa devletleri de Çin’i
sömürmek için ülkenin başına üşüşmüşlerdi.19.yy’da Amerika ile İspanya arasında
Küba yüzünden bir savaş meydana gelmişti.Küba’daki bağımsızlık hareketlerine
karışmak istemeyen Amerika bir yandan da Küba’nın bağımsızlığına kavuştuğunda
son Avrupa devletinin de Amerika kıtasından çıkması demek olduğunu biliyordu.İkinci
olarak Kba’da fazlaca şeker bulunuyordu ve Amerika Küba’daki şeker üretimine
fazla yatırım yapmıştı.Aynı zamanda Kba’nın Amerika için stratejik ehemmiyeti
vardı.
·
Ama İspanya ve Küba arasındaki mücadeleler
şiddetlenince Amerika kendi halkını korumak amacı ile bir savaş gemisi
gönderdi.1898 yılında bu gemi bilinmeyen bir sebeple battı ama bu olay Amerikan
kamuoyunda büyük bir tepkiyle karşılaştı.Bu olaya İspanyolların sebep olduğu
düşünüldü ve Amerika İspanyollara savaş açtı.Bir kaç ay süren savaş sonucunda
barış yapıldı.Bu anlaşma sonucunda İspanya Filipinleri Amerika’ya
bıraktı.Filipinler’in Amerika’nın eline geçmesi Amerika’yı Uzakdoğu
politikasının içine daha fazla girmesine sebep oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder