CELALEDDİN
HARZEMŞAH
Moğol istilası (1218-1220) ile birden bire çöken
büyük Harezmşahlar İmparatorluğu'nunhakim olduğu ülkeler dışında, Azerbaycan ve
Doğu Anadolu'da bir hükümet kuran Celaleddin Mengüberti (1220-1231), son
Harezmşah kabul edilmektedir.Doğum tarihini bilmediğimiz Celaleddin,
Harezmşahlar ımparatorluğu'nunson büyük sultanı Alaeddin Muhammed
(1200-1220)'in büyük oğlu ve veliahdı idi. Celalettin Harzemşah Harzemşahlar
Devleti’nin en son hükümdarıdır.Kendisinin doğum tarihi net bir şekilde
bilinmemektedir. Sultan Alaaddin Muhammed’in
Ayçiçek Hatun'dan olma büyük
oğludur. Asıl adı Celaleddin Mengüberdi’dir.Celaleddin Harzemşah çok iyi bir silahşör ve komutan olmasının
yanında ayrıca ilim ehlidir.Çocukluğunda ehil kişilerin elinde
yetiştirilmiştir.
Celaeddin
Harzemşah Öncesi Siyasi Durum
XIII.
yüzyılın başlarında, Orta Asya’da, İslâm dünyasını tehdit edecek yeni ve son
derece dinamik bir askerî güç belirmeye başlamıştır. Bu askerî güç, önüne çıkan her şeyi ezen ve imha eden
Moğol ordularıydı. Cengiz Han yönetiminde harekete geçen Moğol orduları, 10-15
yıl gibi kısa bir süre içinde Orta Asya’daki bütün siyasî ve askerî güçleri
ezip hükmü altına alarak, bu geniş coğrafyanın hemen hemen tamamına hâkim
olmuştur. Fakat bu büyük başarı, Cengiz Han için yeterli olmamıştır. Yenme ve
hükmetme tutkusu (ihtirası) ona gereğinden daha büyük bir fetih planı çizmiş ve
yeni bir hedef göstermiştir. Bu yeni hedef Harezm, Mâverâünnehir, Horasan ve
İran gibi doğu İslâm ülkelerine sahip olan Harezmşâhlar Devleti idi.
Ortaçağ
Türk-İslam tarihinin en önemli hadiselerinden biri hiç kuşkusuz büyük Moğol
istilasıdır.Türk-İslam dünyasının doğusunda ortaya çıkan bu Moğol istilası ile
Yakındoğu’nun siyasi yapısı ve dengeleri tamamı ile değiştirirken,Anadolu’nun
siyasi tablosunun yanında bilhassa sosyo-kültürel ve etnik-kabilevi yapısında
geniş bir nüfus aktarımının ve hareketliliğinin sonucu olarak Yakındoğu ve
Anadolu açısından bir yıkım getirmesine rağmen,Türkiye Selçuklularının
güney,batı ve kuzey sınırlarındaki uç bölgelerde bir Türkleşme süreci
başlamıştır ki,bu durum Anadolu’da bir milli dönemin başlangıcı gibi müsbet bir
tesir ortaya koymuştur.
XII.yüzyıl
başından itibaren Harezm Türklerinin tarihini Moğol tarihinden ayrı düşünmek
mümkün değildir.Bu iki hasım arasındaki mücadele Önasya ve Anadolu coğrafyasına
da taşınmış ve belki de Moğolların daha erken bir tarihte Anadolu’ya
müdahalesine sebeb olmuştur.
XI.yüzyıl
sonunda,Selçuklular generalliğe kadar yükselmiş bir köleyi Harezm valiliğine
atamıştır.Onun ölümünden sonra aynı göreve oğlu getirildi ve bu da o görevi
sadık bir biçimde yerine getirerek 1127’de kendi oğlu Atsız’a devretti.Atsız
ile birlikte Harzemşahlar İmparatorluğu’da kurulmuş oldu.Bu dönemde yarı
bağımsızlık kazanan Harzemşah Devleti Anuş Tekin'in oğlu Kutbeddin Muhammed
zamanında, Selçuklulara bağlı kalarak, "Harezmşah" unvanı ile bu
bölgenin valiliğini üstlenmiştir.
Atsız
1141'de Büyük Selçuklular sultanı Ahmed Sencer'in Katvan Savaşında Karahitaylar
tarafından bozguna uğratılmasından istifade ederek Selçuklulara karşı isyan
etmiş ve 1142'de Horasan'a saldırarak Merv ve Nişabur'u işgal etmiştir. Ancak
1143 ve 1147'de Ahmed Sencer Atsız'a karşı cezalandırcı seferini düzenlemiş ve
ikinci seferde Atsız yönetim merkezi olan Urgenç'i kaybederek teslim etmiştir.
Atsız
ve İl Arslan devirlerinde hem Irak Selçukluları hem de Kara Hıtay ila mücadele
edildi. Nitekim İl Arslan, Sultan Sencer'in ölümü üzerine bağımsızlığını ilân
etti.
Alaaddin
Tekiş kendisini Selçukluların devamı ve varisi olarak görmüş ve
"Sencer" unvanını kullanmıştır. Abbasiler ile iyi ilişkiler kurmuş ve
Bâtınîlere karşı halifeyi savunmuşlardır. Bu yüzden Selçukluların varisi olan
Harezmşahların yükselişleri Alaaddin Tekiş döneminde olmuştur.
Alaaddin
Tekiş'in oğlu olan Alaaddin Muhammed döneminde 1204'te Herat, 1206'da Belh,
Cuzcan, Toharistan, Sistan, Sicistan, 1207'de Semerkant, 1210'da Taberistan ve
Maveraünnehir alındı. 1210'da Gurlular ortadan kaldırıldı, 1212'de de Karahanlı
Devleti'ne son verilerek tüm toprakları Harzemşahlara katıldı. 1211'de Taşkent,
Fergana, Mekran ve Belucistan, 123'te Kazvin ve Azerbaycan fethedildi.
Alaaddin
Muhammed bu başarılarından dolayı büyük planlar yapmaktaydı ve Çin'i ele
geçirmek emelleri bulunmaktaydı. Fakat bu dönemde Cengiz Han idaresi altında
Moğollar büyük bir güç haline gelmişlerdi ve eskiden Çin'in elinde bulunun
Orta-Asya'nın büyük kısımlarını ellerine geçirmişlerdi. Hatta Moğolların Çin'i
alamaları bir rüya değildi. 1215'de Cengiz Han Çin'deki Çin Hanedanı'nın
başkenti olan (sonradan Beijing adını alacak olan Yanjing'i kuşattılar,
ellerine geçirdiler ve talan etmişlerdi. Çin İmparatoru ülkesinin tüm kuzeyini
Moğol işgaline bırakmış ve başkentini güney de Kaifeng'e çekilmişti. Alaaddin
Muhammed Moğol tehlikesini görmüştü ve Moğollarla iyi geçinmeye çalışmaktaydı.
Alaaddin Muhammed İpek Yolu'nu kullanarak Moğollar ve onların işgali altına
geçmiş olan Çinlilerle ticaretin karlı olacağını düşünmekte idi. Moğollarla bir
ticaret anlaşması imzaladı ve 500 kusur deveden oluşan büyük kervanları
göndermeye ve geri almaya başladı.
Fakat
bir Hazerm şehri olan Otrar valisi ve Alaaddin Harezmsah'ın amcası olan İnalcık
bu ticaretten hoşlanmamakta idi ve Moğol kervanlarının casusluk yapma nedeniyle
geldiklerine inanmıştı.
1218'de
450 Moğol tacirden oluşan bir kervan Otrar'a geldi ve bu kervanda Harezmşah'a
Cengiz Han'ın gönderdiği elçi de bulunmaktaydı. Yapılan anlaşmaya bağlı olarak
Moğollar büyük bir ticaret kervanı hazırladılar. Kervan, yolu üzerindeki ilk
Harezm şehri olan Otrar’a vardığında şehrin valisi akıl almaz bir iş yaptı.
Tamamına yakını müslüman olan 450 tüccarı katlettirdi. Bu katliamı kendi
kararıyla mı, yoksa Harezmşah’ın talimatı ile mi yaptırdığı tartışmalıdır. El
koyduğu malları sattırıp parayı da Harezmşah’a gönderdi. Diğer taraftan,
katliam haberi ulaştığında Cengiz itidalini muhafaza etmeye çalıştı. Yeni bir
elçilik heyetini “Otrar valisinin kendisine teslimi ve zararının tazmin
edilmesi” taleplerini iletmeleri için Harezmşah’a gönderdi. Artık iyice
şaşırdığı anlaşılan Harezmşah’ın cevabı, bu elçileri de katlettirmek şeklinde
oldu.
Rivayete
göre, Cengiz bu haberi aldığında hırsından ağlamış ve sonrasında bir tepede
inzivaya çekilip, başı açık ve yüzü de toprağa yapışık olduğu halde, kendisine
intikam için izin ve güç verilmesine dair yakarışlarını üç gün boyunca
tekrarlamıştır. Sonucu büyük bir sabırsızlıkla bekleyen Moğollar, liderlerinin
“istediklerinin kendisine verildiği”ne dair haberi ile intikam çığlıkları
atmaya başladılar.
Cengiz
sefer için uzun bir hazırlık yaptı. Ordusunu güçlendirmiş, istihbarat toplamış,
haritalar çizdirmişti. Çin’in işgali meselesini bir komutanına havale ettikten
sonra, bütün oğullarını da yanına alarak Harezmşah Muhammed’i ve devletini yok
etmek için seferine başladı. Cengiz Han bunun üzerine o zamana kadar
hazırladığı ordulardan çok daha büyük bir ordunun Harezmsah üzerine gitmek
üzere hazırlanmasını emretmiştir. Bu ordunun 20 tümenden olusup yaklasik
200.000 askerden olusmakta idi. En yetenekli Moğol komutanlari ve Cengiz Han ve
oğulları tarafından komuta edilmekte idi. Cengiz Han oğlu Ögeday Han'ı
başkentinde kaymakam ve varis olarak bırakmıştı. Moğol ordusunun bir kısmı da
Çin'i işgal için geride kalmıştı. Sefere çıkan tüm Moğol ordusunun
başkomutanlığını da Cengiz Han'in kendisi yüklenmişti. Cengiz Han Tiensan
Dağları'nı geçtikten sonra ordusunu üç kola böldü. Büyük oğlu Cuci Han
komutasında bir grup kuzeydoğu Harezm üzerine yürüdü. Cebe Noyan komutasında
ikinci grup ise gizlilikle Harezm ülkesinin güneydoğusuna yürüyüşe geçti.
Ortada bulunan gruba komutanlar Cengiz Han ve küçük oğlu Toluy Han olup ve bu
grup Semerkant yonune dogru gitmeye basladi. Cebe Han'ın grubu ve orta grubun
Semarkant'i bir kıskaç altına almaları planlanmıştı. Cengiz Han orduları
Çin'den onların çok gelişmiş şehir kuşatma harp silahları, hatta barutlu
bombalar ve obüsler ile ordusunu donatmis ve bu yeni silahalari kullanmak icin
ordusuna özel Çinli ve yabanci gucler eklemisti.
Bütün
bu hazırlıkların sebebi onun Harezmşahlar Devleti’nin gerçekten de güçlü bir
devlet olduğu yolundaki inancıydı..
Harezmşah
Muhammed ise, artık ölene kadar kurtulamayacağı bir karamsarlığın içine düştü.
İhtişamlı günlerin zeval bulmaya çok yaklaştığına dair bir hisse kapılmıştı.
Kapıya dayanmak üzere olan Moğollara karşı hiçbir tedbirin kâfi gelmeyeceği
düşüncesi onda bir saplantıya dönüşmüştü. Pek az kaldığını düşündüğü vaktini
eğlenerek geçirmeyi tercih ediyordu.
Bu
psikoloji içerisinde anlamsız kararlar vermeye devam etti. Tüm yetkinin
kendisine verilmesini talep eden ve uzun bir yoldan gelen Moğollara karşı çok
daha büyük bir ordu çıkartıp meydan savaşının kabul edilmesi fikrini savunan
oğlu Celaleddin’i önemsemedi. Askeri gücünü küçük birimlere ayırdı ve şehirlere
dağıttı. Sonra da tüm şehirleri tek tek dolaşıp Moğolların ne kadar güçlü
olduklarını anlatmaya başladı. Halkın direncini kırma görevini Moğollar adına
sanki kendisi üstlenmişti.
Harezmlilerin
kalelere çekildiğini öğrenen Cengiz, ordusunu kısımlara ayırdı ve şehirlerin
arasındaki bağlantı yollarını kontrol altına aldı. Kimse kimseye yardıma
gidemiyor, tüm şehirler kendi başının çaresine bakmak durumunda kalıyordu.
Hepsi birer birer düşmeye başladı.
Cengiz,
Harezmşah Muhammed’i yakalamaları için bir birlik sevketti. Bunlar başka hiçbir
şeyle meşgul olmayacak ve Harezmşah’ı canlı olarak ele geçireceklerdi. Cengiz
Han, kaçan Alaaddin Muhammed Harezmsah'i arayıp bulmakla oğulu Şubedey Han ile
Cebe Noyan'ı görevlendirmişti ve bu görev için emirlerine 20.000 kişilik bir
ordu verdi. Alaaddin Muhammed iç bölgelere doğru kaçıyor, gittiği hiçbir yerde
sükûnet bulamıyor ve hep daha güvenli bir yer arıyordu. İran’ın tüm
kasabalarında, vadilerinde, en ücra kuytularında Harezmşah’ı arayan Moğollar
bazen çok yaklaşmış olmalarına rağmen sultanı ele geçiremediler.
Harezmsah
yanında oğlu ve varisi Celaleddin Harezmşah ve küçük bir sadık orduyla batıya
kaçtı ve Hazar Denizi üzerinde bir küçük adaya sığındı. Aralık 1220'de bu adada
neden olduğu bilinmez şekilde Alaaddin Muhammed Harezmsah hayata gözlerini
kapadı.
Bundan
sonra bütün Harezmsah ülkesi Moğolları'nın istilâsina uğradı. Mart 1221'de
Hocent, Cend ve Otrar, Mayıs'ta Urgenç, Zave ve Habûsan, Temmuz'da Semnan,
Ağustos'ta Âmil, Rey ve Tahran, Eylül'de Hamedan, Ekim'de Erdebil Moğol
işgaline uğradı ve yerle bir edildi. 14 Haziran 1222'de Herat da düştü. Bu
Moğol istilası ile uğraşmak Alaaddin Muhammed Harezmşah oğlu ve varisi yerine
geçen Celaleddin Harezmşah'a düşmüştür.
Babasının
yerine geçen Celaleddin Harzemşah bu sırada bu zor şartlarla mücadele ederken
aynı zamanda kardeşleri Ak-Şah ve Uzlag-Şah’ın ona cephe alarak taht
mücadelesine başlamaları Celaleddin’i büsbütün zor bir duruma düşürmüştür.Çünlü
Türk hâkimiyet anlayışına göre, ülke hanedan üyelerinin ortak malıdır.
Neticesine katlanmak şartıyla prenslerden herhangi birisi ona isyan
edebilirdi.Halk da bu olayı tabii karşılamıştı. Bunlardan sonra Celaleddin, bazı aile mensupları ve bazı
devlet adamları ile birlikte Hazar Denizi doğusunda bulunan Mangışlak
Yarımadasına geçerek oradan Harezmşahlar Devleti'nin başkenti olan Ürgenç şehrine gittiler. Fakat çok geçmeden 1221'de Cengiz Han'ın oğulları Çağatay
Han ve Ögeday Han komutanlığında
büyük bir Moğol ordusu Ürgenç'i kuşatmaya aldı ve şehri ele geçirdikten sonra
yıkıp yakıp yerle bir etti.
Ürgenç’deki
komutanlar Celaleddin’in hükümdar olmasını istemiyorlardı onun yerine
Uzlah-Şah’ın babasının yerine geçmesini temenni
ediyorlardı.Celaleddin Harzemşah’da
Ürgenç’deki Türkmen komutanlarının kendisine ihanet edeceğinden
şüphelenerek buradan kaçtı. Celaleddin Mengüberti Maveraünnehir ve Horasan
üzerine düşen felaketten Nesa
yakınlarında kurulu Moğol hattını yararak kurtulmuştu.Celaleddin Harzemşah
Moğolların o bölgede bulunan keşifçi güçlerine görünmeden babasının daha önce kendine emirliğini
verdiği Gazne’de bir ordu kurmaya başladı.60-70 bin kişilik çok çeşitli
boylardan oluşturduğu için bütünlük bakımından zayıf olsa da oldukça donanımlı
bir ordu meydana getirdi.1220 kışını Gazne’de geçiren Celaleddin,1221 baharının
başlangıcında Kuzey’e doğru hareket etti.Gori Irmağı yakınlarında karşılaştığı
küçük bir Moğol kuvvetine ağır kayıplar verdirerek onları geri çekilmeye
zorladı.Bunun üzerine Cengiz Han ,hemen harekete geçerek Şiki Kutuku’nun
başında bulunduğu bir orduyu Sultan’ın üzerine gönderdi.Bu sırada Pervan’a
gitmiş olan Celaleddin Şiki Kutugu’yu karşılamak için üzere yola çıkınca iki
ordu Pervan’ın hemen dışında savaşa tutuştu.Celaleddin’in birlikleri atlı
olmamalarına karşın Moğol atlılarına karşı yiğitçe dövüştü.Karanlığın
çökmesiyle savaşa ara verildi.Gün ağardığında Şiki Kutugu at üstüne bindirdiği
kuklalar yardımıyla düşmanı destek aldığına inandırmaya çalıştı.Buna karşılık
Celaleddin savaştan kaçmaya yeltenmedive birlikleri yayan olarak savaşmaya
devam etti.Sonra tam Moğollar yorulduğu sırada bu kez atlı birliklerle
saldırıya geçti ve Moğollar’ı bozguna uğrattı.Şigi Kutugu kalan adamlarıyla
birlikte Cengiz Han’ın yanına kaçmak zorunda kaldı.Bu zafer Maveraünnehir ve
Horosan’daki derinden yaralı insanlar için bir umut ışığı oldu.Ama
Celaleddin’in ittifak yaptığı komutanlar ganimeti paylaşamayıp kavgaya tutuştu
,aynı zamanda da ölmekte olan Harezm İmparatorluğu’nun üyeleri arasındaki
çözümsüz uyuşmazlıkları da yeniden su yüzüne çıktı. Sonunda da sultanın ordusunun
bir kısmı ondan ayrıldı.Böylece Celaleddin’in sayıca üstünlüğü iyice azaldı.
Komutanın
intikamını almak için yanıp tutuşan Cengiz Han gücünü arttırmış ve
Celaleddin2in Gori Irmağı yakınlarında kazandığı zafer Cengiz Han’ı Güneydoğu
yönünde harekete geçmeye yöneltti.Ancak yolunun üzerindeki Bamiyan yaklaşan Moğol ordusuna teslim olmayı
reddedince Cengiz Han epey zaman kaybetti.Burada Cengiz Han’ı n en sevdiği
torunlarından Çağatay’ın oğlu Mötüken öldürülünce Cengiz Han burayı ele
geçirdikten sonra esir alınmamasını söyleyerek herkesin öldürülmesini emretti.Anne
karnındaki doğmamış çocuklar bile kılıçtan geçirildi.Bamiyan’ın kurulduğu yere
“Lanetli Şehir” dendi ve bir daha kimsenin burada yaşamasına izin verilmedi.
Cengiz
Han Şigi Kutugu’nun yenildiği haberini de Bamiyan yakınlarında aldı.Haberi
soğukkanlılıkla karşıladı ama bu şu anlama geliyordu ; Ardı ardına gelen bu iki
yenilgi,fethedilen yerlerdeki insanların cesaretlerini yeniden toplamalarına
belki de baş kaldırmalarına neden olacaktı.Bunu önlemek için var gücüyle
harekete geçerek Pervan’a ulaştı.Burada savaş alanını inceledi ve Şigi
Kutugu’yu yanlış hareketlerinden dolayı açıkça eleştirdi.
Gazne
yakınalrında Cengiz Han Celaleddin’in küçülen ordusuyla birlikte İndus yönünde
ilerlediğine dair bir istihbarat aldı.Bu sebeple Gazne’ye ilişmeden hemen
oradan ayrılan Cengiz Han 1221’in sonunda Dinkot yakınlarında bir yerde ,İndüs
Irmağı’nın batı yakasında Celaleddin ile karşı karşıya geldi.Bu sırada
Celaleddin Harzemşah karşıya geçmek için tekne arıyordu.Zafer bir süre iki ordu
arasında gidip geldi.Ancak Cengiz Han muhafız birliğinin yaptığı bir saldırıyla
savaşa son noktayı koydu.Büyük bir cesaretle birliklerine önderlik eden
Celaleddin’in kendisi bütün ağırlığı ile
ok yağmuru altında atıyla birlikte nehrin sularına atlıyarak kurtulmuştu
sapasağlam karşı kıyıya vurmayı başarmıştır.Onun esir edilmesini emreden Cengiz
Han düşmanının bu cesur hareketini hayranlıkla izlemiştir.Celaleddin ile
birlikte 4000 kadar adamı da İndüs Irmağı’nı geçerek kurtulmayı başarmıştır.Celaleddin
Delhi Sultanından yardım alamaya çalıştı ama pek başarılı olamadı.122’de Cengiz
Han İndüs’ün doğusuna bir ya da iki tümenlik bir ordu yolladı ancak buradaki
olağanüstü sıcaklar Moğollar’ı engelledi. Üstelik kendisi hariç Celaleddin’in
bütün ailesi Moğolların eline düşmüş, onlar da bütün erkek çocukları
katletmişlerdir.
Celaleddin’in
Perva’daki zaferi Horasan’da ve daha birkaç yerde insanları Moğollar’a karşı
baş kaldırmayı göze alacak kadar cesaretlendirmişti.
Cengiz Han önce Gazne halkı ile olan hesabını
görmüştür.Moğolistan’a sevkedilen sanatkarlar dışında bütün halk
öldürülmüştü.Pervan muharebesinden sonra
Herat ayaklanmıştı 1221 Kasım’ı .Moğol genearali Alcigidey altı ay süren
kuşatma sonunda Herat’ı düşürmüştü.Bütün halk öldürülmüş ve katliam bütün bir
hafta sürmüştü.Merv’i yeniden doldurmaya başlıyan sağ kalanlar
Tuluy tarafından bırakılan Fars valiyi öldürmek ve Celaleddin’in
tarafına geçmek çılgınlığını yapmıştı.Son ferdlerine kadar amansız bir
dakiklikle Şiki-kutuku tarafaından
boğazlanmışlardır.Katliam sona erdikten sonra Moğollar geri çekilir gibi
davranıyorlardı;biraz şehirden uzaklaşıyorlar, çevre mahallelere veya
mağaralara saklanmış olan zavallılar birer birer ortaya çıkıp , düşmanın
gittiğinden emin olmaya başladıkları bir anda Moğol ardçı kuvvetleri şeytani
bir şekilde ortaya çıkıyor ve son kalanları da kılıçtan geçiriyordu.
Celaleddin hem ganimet elde etmek
hem de İslam dünyasında prestijini arttıracak olan gaza ve cihad görevini
yerine getirmek için Gürcistan seferine girişmiştir. Ve ilk defa büyük
başarılar sağlamıştır. Bağdat Abbasi Halifeliği orduları yenmesine rağmen
politik sahada halifeye bir üstünlük sağlayamamıştır. Alamut Batinileri’nden
korkmadığını da onlarla savaşarak göstermiştir.
Celaleddin,
Anadolu Selçuklu Devleti ile de dost hane ilişkiler kurmak için harekete geçti.
Daha sonra bu fikrinden vazgeçerek Alaeddin Keykubat ile en kuvvetli devrini
yaşayan Anadolu Selçuklu Devletini ortadan kaldırmanın yollarını aradı. Moğol
istilâsına uğrayan ülkesini terk etmek zorunda kalan Celaleddin Harzemşah, Doğu
Anadolu bölgesine gelmişti. Alaaddin Keykubad, Moğol tehlikesinin büyüklüğünü
bildiğinden Eyyubiler’den sonra Harzemşah Celaleddin‘e de ortak hareket etme
teklifinde bulundu. Ancak Celaleddin, kendisini Büyük Selçukluların vârisi
gördüğünden, Türkiye Selçukluları’nı hâkimiyeti altına almak istiyordu.
Selçukluların Erzurum hâkimi Cihanşah’ın da kendine katılması ve kışkırtmaları
onu daha da cesaretlendiriyordu. Nitekim Ahlat’ı kuşatarak niyetini
göstermiştir. Alaaddin Keykubad, veziri Altun Aba’yı göndererek, son kez
anlaşmak istediğini bildirdi.Fakat bu teşebbüsler sonuç vermeyince savaş
hazırlıklarına girişildi.
İhtiyatlı
davranan Keykubad rakibini önemsiz görmüyordu. Her iki tarafın ordusu da
yaklaşık 40 bin kişiden oluşmaktaydı. İki ordu Erzincan yakınlarındaki
Yassı-çemen mevkiinde karşılaştı. Yassıçemen yenilgiden sonra Celaleddin Ha
rzemşah’ın, devleti tekrardan diriltme teşebbüsleri hüsranla sonuçlanmış oldu
.Ordusunun büyük bir kısmını kaybeden Celaleddin Harzemşah, bu acı
mağlûbiyetten sonra Trabzon Rumlarına sığınmak zorunda kaldı (1230). Bütün bu
gelişmelerin Moğollar’ın işine yaradığına şüphe yoktur. Celaleddin, hayalci bir
politika takip etmiştir. Bu sırada Celaleddin Harezmşahlar devletini kesin
olarak ortadan kaldırmaya kararlı olan Moğollardan kurtulamadı.
Ülkesine
dönmek isteyen Celaleddin bir yıl sonra öldü. Ölümü hakkında çeşitli rivayetler
vardır ama kesin olan Celaldeddin Harzemşah’ın ölümüyle Harzemşahlar
Devleti’nin de son bulduğudur. Harzemşahlar Devleti’nin yıkılması Anadolu
Selçuklu ve Moğollar arasında tampon bölgenin kalkmasına neden olmuş ve
Anadolu’yu Moğol istilasına açık hale getirmiştir.
CELALEDDİN HARZEMŞAH’IN ŞAHSİYETİ
Celaleddin Mengüberti'nin tarihte
isim yapması, liderlik ve kahramanlık gibi iki üstün meziyetinden ileri
gelmektedir. Nitekim Moğol istilası ile yıkıldığı (1220) kabul edilen
Harezmşahlar devletinin enkazından Irak-ı Acem (Batı İran) ve Azerbaycan'da
yeni bir hakimiyet te'sis edebilmesi, onun liderlik ve teşkilatçılık
kabiliyetini göstermektedir. Yine Celaleddin'in kahramanlığı, cesareti ve
kMoğollar'a karşı mücadeleye girişmesi, onun Türk-İslam aleminde meşhur
olmasını sağlamıştır.
‘Babamın vefatından beri çektiğim
eziyetleri dağlar kaldıramaz. Bugün, o geniş dünya bana dar geliyor” ifadeleri
karşılaştığı zorlukları göstermektedir. Fakat bütün bunlar, hayatını milletinin
saadetine vakfetmiş Celaleddin’in Moğollara karşı muvaffakiyetinde inkıyat,
sebat ve sadakatin önemli bir yeri olduğunu göstermektedir. Diğer türlü gidip
hedefe varma mümkün değildir. Nitekim “hanlar, melihler ve emirler boyunlarında
kefenleri olduğu halde, onun önünde diz çöktüler ve bağlılıklarını arz ettiler.
Buna mukabil Sultan harp meclisinde ölünceye kadar savaşacağına yemin etti.
“(Nesevi, Sir at al Celaleddin mengübirti)
Türk devletlerinin devamlılık ve
bütünlük arz ettiğine inanan Celaleddin Harzemşah, kendisini büyük
Selçukluların mirasçısı olarak kabul ediyordu. O, Türk İslam tarihinin yetiştirdiği
en cesur ve bahadır kumandanlarından biriydi. Celaleddin’in, Moğollarla savaşı
sırasında nehrin kenarında bulunan annesinin ve haremini teşkil eden kadınların
Moğollar’ın ellerine geçmesini engellemek için nehre atlamalarını emretmesi,
Moğol çemberinin çok daraldığını ve kurtuluş ümidinin kalmadığı anda atını
nehre sürerek karşı tarafa geçmesi Celaledin’in cesaretinin en büyük delilidir.
Celalleddiin’in kahramanlığını şu cümleler çok daha iyi anlatmaktadır.
Celaleddin ’in cesaretini ve kahramanlığı gören Cengiz Han, hayranlığını
gizlemeyerek “Bir babanın işte böyle bir oğlu olmalıdır.” Demiştir. Gürcülere
ve Moğollara karşı yaptığı mücadele ile büyük bir şöhrete kavuştu ve İslam
dünyasında İslamiyet’i savunan bir kahraman olarak tanındı. Ancak her şeye
rağmen onun iyi bir savaş adamı olduğu fakat buna karşılık izlediği siyasetin
babasının takip ettiği siyasetten pek de geri kalır bir yanı olmadığını
söyleyebiliriz. Şayet diğer İslam devletleri ve ordularını yanına alabilseydi,
buna ekleyeceği askeri dehasıyla şüphesiz Moğollar karşısında başarılı
olabilecek ve atalarının devletini yeniden ihya edebilecekti. Fakat Celaleddin
Harzemşah yıkılan devletin farkında olamadığı gibi çevredeki komşularına da
hala büyük bir imparatorluğu idare eden hükümdar edasıyla davranması herkesi
kendine küstürmüştür. Ayrıca Celaleddin’in tebaasına karşı adil davrandığı
söylenemez. Buna rağmen, Moğollara karşı yapılan mukavemetin bayraktarı ve
lideri olması, tebaasının ona bağlılığının beklide tek sebebidir.
Fransız
müsteşrıkı Claude Cahen, Anadolu Türkleri'nin, kendilerini tehdit etmekle
beraber, Celaleddin'i kendilerinden saydıklarını ve onu korkuyla karışık bir
saygı ile değerlendirmiş olduklarını yazmaktadır.V. Viladimiroviç Barthold da,
Celaleddin'in mücadelelerinin Moğollar'ı çok etkilediğini, onlar zamanında
Harezmşahlar hükümetinin bütün faaliyetlerinin ve Otrar'da tacirlerin
öldürülmelerinin (1218) Moğol kaynakları tarafından Harezmşah Alaeddin
Muhammed'e değil, oğlu Celaleddin'e bağlandığını belirtiyor.
Celaleddin'in,
cesur olduğu kadar iyi bir silahşör olduğu da görülmektedir. Nitekim o,
Gürcülerle yaptığı ikinci meydan muharebesine (626/1228-1229) girişmeden hemen
önce beş Gürcü cengaverini tek başına üst üste yaptığı düellolarda öldürmüştür.
Celaleddin,
siyaset ve diplomaside, liderlik ve kahramanlıkta olduğu kadar başarılı bir
şahsiyet olamamıştır. O, Moğollar önünden kaçarak Anadolu'ya gelmesine ve
onlara karşı yardım ve işbirliği istemesine rağmen, siyaseti ve tavırları ile
bütün komşu hükümdarları korkutup kendisinden uzaklaşmalarına sebep olmuştur.
Celaleddin, yerinde ve doğru bir görüşle, Anadolu Selçuklu Sultanı i. Alaeddin
Keykubad ile dostluk ve işbirliği yolunu tutmuş iken, yanlış bir siyaset takip
ederek bundan vazgeçmiştir. Yine Moğollar'a karşı Abbasi Halifeliği ve Gürcüler
nezdinde yaptığı diplomatik teşebbüsleri de başarıya ulaşamamıştır.
KAYNAKÇA
1- HARTOG,
Leo De,(2003), Cengiz Han Dünyanın
Fatihi. Ankara, Dost Kitabevi Yay.
2- GÜL,Muammer
, (2005),Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da
Moğol Hakimiyeti,İstanbul,Yeditepe Yay.
3-
KAFESOĞLU,İbrahim, (1992), Harzemşahlar Devleti Tarihi,Ankara,Türk
Tarih Kurumu Yay.
4-
GEYİKOĞLU,Hasan,Harezmşah Celaleddin Mengüberti’nin
Şahsiyeti
5- KOCA,Salim,
Moğol İstilasına Karşı Sultan
Alaeddin Kedkubad’ın Güvenlik Politikası ,Gazi Türkiyat.
6- GROUSSET,Rene,
(2000) , Bozkır İmparatorluğu, İstanbul,Ötüken Yay.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder