14 Aralık 2014 Pazar

Celaleddin Harzemşah

CELALEDDİN HARZEMŞAH

Moğol istilası (1218-1220) ile birden bire çöken büyük Harezmşahlar İmparatorluğu'nunhakim olduğu ülkeler dışında, Azerbaycan ve Doğu Anadolu'da bir hükümet kuran Celaleddin Mengüberti (1220-1231), son Harezmşah kabul edilmektedir.Doğum tarihini bilmediğimiz Celaleddin, Harezmşahlar ımparatorluğu'nunson büyük sultanı Alaeddin Muhammed (1200-1220)'in büyük oğlu ve veliahdı idi. Celalettin Harzemşah Harzemşahlar Devleti’nin en son hükümdarıdır.Kendisinin doğum tarihi net bir şekilde bilinmemektedir. Sultan Alaaddin Muhammed’in  Ayçiçek Hatun'dan olma  büyük oğludur. Asıl adı Celaleddin Mengüberdi’dir.Celaleddin Harzemşah  çok iyi bir silahşör ve komutan olmasının yanında ayrıca ilim ehlidir.Çocukluğunda ehil kişilerin elinde yetiştirilmiştir.
Celaeddin Harzemşah Öncesi Siyasi Durum
XIII. yüzyılın başlarında, Orta Asya’da, İslâm dünyasını tehdit edecek yeni ve son derece dinamik bir askerî güç belirmeye başlamıştır. Bu askerî  güç, önüne çıkan her şeyi ezen ve imha eden Moğol ordularıydı. Cengiz Han yönetiminde harekete geçen Moğol orduları, 10-15 yıl gibi kısa bir süre içinde Orta Asya’daki bütün siyasî ve askerî güçleri ezip hükmü altına alarak, bu geniş coğrafyanın hemen hemen tamamına hâkim olmuştur. Fakat bu büyük başarı, Cengiz Han için yeterli olmamıştır. Yenme ve hükmetme tutkusu (ihtirası) ona gereğinden daha büyük bir fetih planı çizmiş ve yeni bir hedef göstermiştir. Bu yeni hedef Harezm, Mâverâünnehir, Horasan ve İran gibi doğu İslâm ülkelerine sahip olan Harezmşâhlar Devleti idi.
Ortaçağ Türk-İslam tarihinin en önemli hadiselerinden biri hiç kuşkusuz büyük Moğol istilasıdır.Türk-İslam dünyasının doğusunda ortaya çıkan bu Moğol istilası ile Yakındoğu’nun siyasi yapısı ve dengeleri tamamı ile değiştirirken,Anadolu’nun siyasi tablosunun yanında bilhassa sosyo-kültürel ve etnik-kabilevi yapısında geniş bir nüfus aktarımının ve hareketliliğinin sonucu olarak Yakındoğu ve Anadolu açısından bir yıkım getirmesine rağmen,Türkiye Selçuklularının güney,batı ve kuzey sınırlarındaki uç bölgelerde bir Türkleşme süreci başlamıştır ki,bu durum Anadolu’da bir milli dönemin başlangıcı gibi müsbet bir tesir ortaya koymuştur.
XII.yüzyıl başından itibaren Harezm Türklerinin tarihini Moğol tarihinden ayrı düşünmek mümkün değildir.Bu iki hasım arasındaki mücadele Önasya ve Anadolu coğrafyasına da taşınmış ve belki de Moğolların daha erken bir tarihte Anadolu’ya müdahalesine sebeb olmuştur.
XI.yüzyıl sonunda,Selçuklular generalliğe kadar yükselmiş bir köleyi Harezm valiliğine atamıştır.Onun ölümünden sonra aynı göreve oğlu getirildi ve bu da o görevi sadık bir biçimde yerine getirerek 1127’de kendi oğlu Atsız’a devretti.Atsız ile birlikte Harzemşahlar İmparatorluğu’da kurulmuş oldu.Bu dönemde yarı bağımsızlık kazanan Harzemşah Devleti Anuş Tekin'in oğlu Kutbeddin Muhammed zamanında, Selçuklulara bağlı kalarak, "Harezmşah" unvanı ile bu bölgenin valiliğini üstlenmiştir.
Atsız 1141'de Büyük Selçuklular sultanı Ahmed Sencer'in Katvan Savaşında Karahitaylar tarafından bozguna uğratılmasından istifade ederek Selçuklulara karşı isyan etmiş ve 1142'de Horasan'a saldırarak Merv ve Nişabur'u işgal etmiştir. Ancak 1143 ve 1147'de Ahmed Sencer Atsız'a karşı cezalandırcı seferini düzenlemiş ve ikinci seferde Atsız yönetim merkezi olan Urgenç'i kaybederek teslim etmiştir.
Atsız ve İl Arslan devirlerinde hem Irak Selçukluları hem de Kara Hıtay ila mücadele edildi. Nitekim İl Arslan, Sultan Sencer'in ölümü üzerine bağımsızlığını ilân etti.
Alaaddin Tekiş kendisini Selçukluların devamı ve varisi olarak görmüş ve "Sencer" unvanını kullanmıştır. Abbasiler ile iyi ilişkiler kurmuş ve Bâtınîlere karşı halifeyi savunmuşlardır. Bu yüzden Selçukluların varisi olan Harezmşahların yükselişleri Alaaddin Tekiş döneminde olmuştur.
Alaaddin Tekiş'in oğlu olan Alaaddin Muhammed döneminde 1204'te Herat, 1206'da Belh, Cuzcan, Toharistan, Sistan, Sicistan, 1207'de Semerkant, 1210'da Taberistan ve Maveraünnehir alındı. 1210'da Gurlular ortadan kaldırıldı, 1212'de de Karahanlı Devleti'ne son verilerek tüm toprakları Harzemşahlara katıldı. 1211'de Taşkent, Fergana, Mekran ve Belucistan, 123'te Kazvin ve Azerbaycan fethedildi.
Alaaddin Muhammed bu başarılarından dolayı büyük planlar yapmaktaydı ve Çin'i ele geçirmek emelleri bulunmaktaydı. Fakat bu dönemde Cengiz Han idaresi altında Moğollar büyük bir güç haline gelmişlerdi ve eskiden Çin'in elinde bulunun Orta-Asya'nın büyük kısımlarını ellerine geçirmişlerdi. Hatta Moğolların Çin'i alamaları bir rüya değildi. 1215'de Cengiz Han Çin'deki Çin Hanedanı'nın başkenti olan (sonradan Beijing adını alacak olan Yanjing'i kuşattılar, ellerine geçirdiler ve talan etmişlerdi. Çin İmparatoru ülkesinin tüm kuzeyini Moğol işgaline bırakmış ve başkentini güney de Kaifeng'e çekilmişti. Alaaddin Muhammed Moğol tehlikesini görmüştü ve Moğollarla iyi geçinmeye çalışmaktaydı. Alaaddin Muhammed İpek Yolu'nu kullanarak Moğollar ve onların işgali altına geçmiş olan Çinlilerle ticaretin karlı olacağını düşünmekte idi. Moğollarla bir ticaret anlaşması imzaladı ve 500 kusur deveden oluşan büyük kervanları göndermeye ve geri almaya başladı.
Fakat bir Hazerm şehri olan Otrar valisi ve Alaaddin Harezmsah'ın amcası olan İnalcık bu ticaretten hoşlanmamakta idi ve Moğol kervanlarının casusluk yapma nedeniyle geldiklerine inanmıştı.
1218'de 450 Moğol tacirden oluşan bir kervan Otrar'a geldi ve bu kervanda Harezmşah'a Cengiz Han'ın gönderdiği elçi de bulunmaktaydı. Yapılan anlaşmaya bağlı olarak Moğollar büyük bir ticaret kervanı hazırladılar. Kervan, yolu üzerindeki ilk Harezm şehri olan Otrar’a vardığında şehrin valisi akıl almaz bir iş yaptı. Tamamına yakını müslüman olan 450 tüccarı katlettirdi. Bu katliamı kendi kararıyla mı, yoksa Harezmşah’ın talimatı ile mi yaptırdığı tartışmalıdır. El koyduğu malları sattırıp parayı da Harezmşah’a gönderdi. Diğer taraftan, katliam haberi ulaştığında Cengiz itidalini muhafaza etmeye çalıştı. Yeni bir elçilik heyetini “Otrar valisinin kendisine teslimi ve zararının tazmin edilmesi” taleplerini iletmeleri için Harezmşah’a gönderdi. Artık iyice şaşırdığı anlaşılan Harezmşah’ın cevabı, bu elçileri de katlettirmek şeklinde oldu.
Rivayete göre, Cengiz bu haberi aldığında hırsından ağlamış ve sonrasında bir tepede inzivaya çekilip, başı açık ve yüzü de toprağa yapışık olduğu halde, kendisine intikam için izin ve güç verilmesine dair yakarışlarını üç gün boyunca tekrarlamıştır. Sonucu büyük bir sabırsızlıkla bekleyen Moğollar, liderlerinin “istediklerinin kendisine verildiği”ne dair haberi ile intikam çığlıkları atmaya başladılar.
Cengiz sefer için uzun bir hazırlık yaptı. Ordusunu güçlendirmiş, istihbarat toplamış, haritalar çizdirmişti. Çin’in işgali meselesini bir komutanına havale ettikten sonra, bütün oğullarını da yanına alarak Harezmşah Muhammed’i ve devletini yok etmek için seferine başladı. Cengiz Han bunun üzerine o zamana kadar hazırladığı ordulardan çok daha büyük bir ordunun Harezmsah üzerine gitmek üzere hazırlanmasını emretmiştir. Bu ordunun 20 tümenden olusup yaklasik 200.000 askerden olusmakta idi. En yetenekli Moğol komutanlari ve Cengiz Han ve oğulları tarafından komuta edilmekte idi. Cengiz Han oğlu Ögeday Han'ı başkentinde kaymakam ve varis olarak bırakmıştı. Moğol ordusunun bir kısmı da Çin'i işgal için geride kalmıştı. Sefere çıkan tüm Moğol ordusunun başkomutanlığını da Cengiz Han'in kendisi yüklenmişti. Cengiz Han Tiensan Dağları'nı geçtikten sonra ordusunu üç kola böldü. Büyük oğlu Cuci Han komutasında bir grup kuzeydoğu Harezm üzerine yürüdü. Cebe Noyan komutasında ikinci grup ise gizlilikle Harezm ülkesinin güneydoğusuna yürüyüşe geçti. Ortada bulunan gruba komutanlar Cengiz Han ve küçük oğlu Toluy Han olup ve bu grup Semerkant yonune dogru gitmeye basladi. Cebe Han'ın grubu ve orta grubun Semarkant'i bir kıskaç altına almaları planlanmıştı. Cengiz Han orduları Çin'den onların çok gelişmiş şehir kuşatma harp silahları, hatta barutlu bombalar ve obüsler ile ordusunu donatmis ve bu yeni silahalari kullanmak icin ordusuna özel Çinli ve yabanci gucler eklemisti.
Bütün bu hazırlıkların sebebi onun Harezmşahlar Devleti’nin gerçekten de güçlü bir devlet olduğu yolundaki inancıydı..
Harezmşah Muhammed ise, artık ölene kadar kurtulamayacağı bir karamsarlığın içine düştü. İhtişamlı günlerin zeval bulmaya çok yaklaştığına dair bir hisse kapılmıştı. Kapıya dayanmak üzere olan Moğollara karşı hiçbir tedbirin kâfi gelmeyeceği düşüncesi onda bir saplantıya dönüşmüştü. Pek az kaldığını düşündüğü vaktini eğlenerek geçirmeyi tercih ediyordu.
Bu psikoloji içerisinde anlamsız kararlar vermeye devam etti. Tüm yetkinin kendisine verilmesini talep eden ve uzun bir yoldan gelen Moğollara karşı çok daha büyük bir ordu çıkartıp meydan savaşının kabul edilmesi fikrini savunan oğlu Celaleddin’i önemsemedi. Askeri gücünü küçük birimlere ayırdı ve şehirlere dağıttı. Sonra da tüm şehirleri tek tek dolaşıp Moğolların ne kadar güçlü olduklarını anlatmaya başladı. Halkın direncini kırma görevini Moğollar adına sanki kendisi üstlenmişti.
Harezmlilerin kalelere çekildiğini öğrenen Cengiz, ordusunu kısımlara ayırdı ve şehirlerin arasındaki bağlantı yollarını kontrol altına aldı. Kimse kimseye yardıma gidemiyor, tüm şehirler kendi başının çaresine bakmak durumunda kalıyordu. Hepsi birer birer düşmeye başladı.
Cengiz, Harezmşah Muhammed’i yakalamaları için bir birlik sevketti. Bunlar başka hiçbir şeyle meşgul olmayacak ve Harezmşah’ı canlı olarak ele geçireceklerdi. Cengiz Han, kaçan Alaaddin Muhammed Harezmsah'i arayıp bulmakla oğulu Şubedey Han ile Cebe Noyan'ı görevlendirmişti ve bu görev için emirlerine 20.000 kişilik bir ordu verdi. Alaaddin Muhammed iç bölgelere doğru kaçıyor, gittiği hiçbir yerde sükûnet bulamıyor ve hep daha güvenli bir yer arıyordu. İran’ın tüm kasabalarında, vadilerinde, en ücra kuytularında Harezmşah’ı arayan Moğollar bazen çok yaklaşmış olmalarına rağmen sultanı ele geçiremediler.
Harezmsah yanında oğlu ve varisi Celaleddin Harezmşah ve küçük bir sadık orduyla batıya kaçtı ve Hazar Denizi üzerinde bir küçük adaya sığındı. Aralık 1220'de bu adada neden olduğu bilinmez şekilde Alaaddin Muhammed Harezmsah hayata gözlerini kapadı.
Bundan sonra bütün Harezmsah ülkesi Moğolları'nın istilâsina uğradı. Mart 1221'de Hocent, Cend ve Otrar, Mayıs'ta Urgenç, Zave ve Habûsan, Temmuz'da Semnan, Ağustos'ta Âmil, Rey ve Tahran, Eylül'de Hamedan, Ekim'de Erdebil Moğol işgaline uğradı ve yerle bir edildi. 14 Haziran 1222'de Herat da düştü. Bu Moğol istilası ile uğraşmak Alaaddin Muhammed Harezmşah oğlu ve varisi yerine geçen Celaleddin Harezmşah'a düşmüştür.
Babasının yerine geçen Celaleddin Harzemşah bu sırada bu zor şartlarla mücadele ederken aynı zamanda kardeşleri Ak-Şah ve Uzlag-Şah’ın ona cephe alarak taht mücadelesine başlamaları Celaleddin’i büsbütün zor bir duruma düşürmüştür.Çünlü Türk hâkimiyet anlayışına göre, ülke hanedan üyelerinin ortak malıdır. Neticesine katlanmak şartıyla prenslerden herhangi birisi ona isyan edebilirdi.Halk da bu olayı tabii karşılamıştı. Bunlardan sonra Celaleddin, bazı aile mensupları ve bazı devlet adamları ile birlikte Hazar Denizi doğusunda bulunan Mangışlak Yarımadasına geçerek oradan Harezmşahlar Devleti'nin başkenti olan Ürgenç şehrine gittiler. Fakat çok geçmeden 1221'de Cengiz Han'ın oğulları Çağatay Han ve Ögeday Han komutanlığında büyük bir Moğol ordusu Ürgenç'i kuşatmaya aldı ve şehri ele geçirdikten sonra yıkıp yakıp yerle bir etti.
Ürgenç’deki komutanlar Celaleddin’in hükümdar olmasını istemiyorlardı onun yerine Uzlah-Şah’ın babasının yerine geçmesini temenni  ediyorlardı.Celaleddin Harzemşah’da  Ürgenç’deki Türkmen komutanlarının kendisine ihanet edeceğinden şüphelenerek buradan kaçtı. Celaleddin Mengüberti Maveraünnehir ve Horasan üzerine düşen felaketten  Nesa yakınlarında kurulu Moğol hattını yararak kurtulmuştu.Celaleddin Harzemşah Moğolların o bölgede bulunan keşifçi güçlerine görünmeden  babasının daha önce kendine emirliğini verdiği Gazne’de bir ordu kurmaya başladı.60-70 bin kişilik çok çeşitli boylardan oluşturduğu için bütünlük bakımından zayıf olsa da oldukça donanımlı bir ordu meydana getirdi.1220 kışını Gazne’de geçiren Celaleddin,1221 baharının başlangıcında Kuzey’e doğru hareket etti.Gori Irmağı yakınlarında karşılaştığı küçük bir Moğol kuvvetine ağır kayıplar verdirerek onları geri çekilmeye zorladı.Bunun üzerine Cengiz Han ,hemen harekete geçerek Şiki Kutuku’nun başında bulunduğu bir orduyu Sultan’ın üzerine gönderdi.Bu sırada Pervan’a gitmiş olan Celaleddin Şiki Kutugu’yu karşılamak için üzere yola çıkınca iki ordu Pervan’ın hemen dışında savaşa tutuştu.Celaleddin’in birlikleri atlı olmamalarına karşın Moğol atlılarına karşı yiğitçe dövüştü.Karanlığın çökmesiyle savaşa ara verildi.Gün ağardığında Şiki Kutugu at üstüne bindirdiği kuklalar yardımıyla düşmanı destek aldığına inandırmaya çalıştı.Buna karşılık Celaleddin savaştan kaçmaya yeltenmedive birlikleri yayan olarak savaşmaya devam etti.Sonra tam Moğollar yorulduğu sırada bu kez atlı birliklerle saldırıya geçti ve Moğollar’ı bozguna uğrattı.Şigi Kutugu kalan adamlarıyla birlikte Cengiz Han’ın yanına kaçmak zorunda kaldı.Bu zafer Maveraünnehir ve Horosan’daki derinden yaralı insanlar için bir umut ışığı oldu.Ama Celaleddin’in ittifak yaptığı komutanlar ganimeti paylaşamayıp kavgaya tutuştu ,aynı zamanda da ölmekte olan Harezm İmparatorluğu’nun üyeleri arasındaki çözümsüz uyuşmazlıkları da yeniden su yüzüne çıktı. Sonunda da sultanın ordusunun bir kısmı ondan ayrıldı.Böylece Celaleddin’in sayıca üstünlüğü iyice azaldı.
Komutanın intikamını almak için yanıp tutuşan Cengiz Han gücünü arttırmış ve Celaleddin2in Gori Irmağı yakınlarında kazandığı zafer Cengiz Han’ı Güneydoğu yönünde harekete geçmeye yöneltti.Ancak yolunun üzerindeki  Bamiyan yaklaşan Moğol ordusuna teslim olmayı reddedince Cengiz Han epey zaman kaybetti.Burada Cengiz Han’ı n en sevdiği torunlarından Çağatay’ın oğlu Mötüken öldürülünce Cengiz Han burayı ele geçirdikten sonra esir alınmamasını söyleyerek herkesin öldürülmesini emretti.Anne karnındaki doğmamış çocuklar bile kılıçtan geçirildi.Bamiyan’ın kurulduğu yere “Lanetli Şehir” dendi ve bir daha kimsenin burada yaşamasına izin verilmedi.
Cengiz Han Şigi Kutugu’nun yenildiği haberini de Bamiyan yakınlarında aldı.Haberi soğukkanlılıkla karşıladı ama bu şu anlama geliyordu ; Ardı ardına gelen bu iki yenilgi,fethedilen yerlerdeki insanların cesaretlerini yeniden toplamalarına belki de baş kaldırmalarına neden olacaktı.Bunu önlemek için var gücüyle harekete geçerek Pervan’a ulaştı.Burada savaş alanını inceledi ve Şigi Kutugu’yu yanlış hareketlerinden dolayı açıkça eleştirdi.
Gazne yakınalrında Cengiz Han Celaleddin’in küçülen ordusuyla birlikte İndus yönünde ilerlediğine dair bir istihbarat aldı.Bu sebeple Gazne’ye ilişmeden hemen oradan ayrılan Cengiz Han 1221’in sonunda Dinkot yakınlarında bir yerde ,İndüs Irmağı’nın batı yakasında Celaleddin ile karşı karşıya geldi.Bu sırada Celaleddin Harzemşah karşıya geçmek için tekne arıyordu.Zafer bir süre iki ordu arasında gidip geldi.Ancak Cengiz Han muhafız birliğinin yaptığı bir saldırıyla savaşa son noktayı koydu.Büyük bir cesaretle birliklerine önderlik eden Celaleddin’in kendisi bütün ağırlığı ile  ok yağmuru altında atıyla birlikte nehrin sularına atlıyarak kurtulmuştu sapasağlam karşı kıyıya vurmayı başarmıştır.Onun esir edilmesini emreden Cengiz Han düşmanının bu cesur hareketini hayranlıkla izlemiştir.Celaleddin ile birlikte 4000 kadar adamı da İndüs Irmağı’nı geçerek kurtulmayı başarmıştır.Celaleddin Delhi Sultanından yardım alamaya çalıştı ama pek başarılı olamadı.122’de Cengiz Han İndüs’ün doğusuna bir ya da iki tümenlik bir ordu yolladı ancak buradaki olağanüstü sıcaklar Moğollar’ı engelledi. Üstelik kendisi hariç Celaleddin’in bütün ailesi Moğolların eline düşmüş, onlar da bütün erkek çocukları katletmişlerdir.
Celaleddin’in Perva’daki zaferi Horasan’da ve daha birkaç yerde insanları Moğollar’a karşı baş kaldırmayı göze alacak kadar cesaretlendirmişti.
Cengiz Han önce Gazne halkı ile olan hesabını görmüştür.Moğolistan’a sevkedilen sanatkarlar dışında bütün halk öldürülmüştü.Pervan  muharebesinden sonra Herat ayaklanmıştı 1221 Kasım’ı .Moğol genearali Alcigidey altı ay süren kuşatma sonunda Herat’ı düşürmüştü.Bütün halk öldürülmüş ve katliam bütün bir hafta sürmüştü.Merv’i yeniden doldurmaya başlıyan  sağ kalanlar  Tuluy tarafından bırakılan Fars valiyi öldürmek ve Celaleddin’in tarafına geçmek çılgınlığını yapmıştı.Son ferdlerine kadar amansız bir dakiklikle  Şiki-kutuku tarafaından boğazlanmışlardır.Katliam sona erdikten sonra Moğollar geri çekilir gibi davranıyorlardı;biraz şehirden uzaklaşıyorlar, çevre mahallelere veya mağaralara saklanmış olan zavallılar birer birer ortaya çıkıp , düşmanın gittiğinden emin olmaya başladıkları bir anda Moğol ardçı kuvvetleri şeytani bir şekilde ortaya çıkıyor ve son kalanları da kılıçtan geçiriyordu.
            Celaleddin hem ganimet elde etmek hem de İslam dünyasında prestijini arttıracak olan gaza ve cihad görevini yerine getirmek için Gürcistan seferine girişmiştir. Ve ilk defa büyük başarılar sağlamıştır. Bağdat Abbasi Halifeliği orduları yenmesine rağmen politik sahada halifeye bir üstünlük sağlayamamıştır. Alamut Batinileri’nden korkmadığını da onlarla savaşarak göstermiştir.
Celaleddin, Anadolu Selçuklu Devleti ile de dost hane ilişkiler kurmak için harekete geçti. Daha sonra bu fikrinden vazgeçerek Alaeddin Keykubat ile en kuvvetli devrini yaşayan Anadolu Selçuklu Devletini ortadan kaldırmanın yollarını aradı. Moğol istilâsına uğrayan ülkesini terk etmek zorunda kalan Celaleddin Harzemşah, Doğu Anadolu bölgesine gelmişti. Alaaddin Keykubad, Moğol tehlikesinin büyüklüğünü bildiğinden Eyyubiler’den sonra Harzemşah Celaleddin‘e de ortak hareket etme teklifinde bulundu. Ancak Celaleddin, kendisini Büyük Selçukluların vârisi gördüğünden, Türkiye Selçukluları’nı hâkimiyeti altına almak istiyordu. Selçukluların Erzurum hâkimi Cihanşah’ın da kendine katılması ve kışkırtmaları onu daha da cesaretlendiriyordu. Nitekim Ahlat’ı kuşatarak niyetini göstermiştir. Alaaddin Keykubad, veziri Altun Aba’yı göndererek, son kez anlaşmak istediğini bildirdi.Fakat bu teşebbüsler sonuç vermeyince savaş hazırlıklarına girişildi.
İhtiyatlı davranan Keykubad rakibini önemsiz görmüyordu. Her iki tarafın ordusu da yaklaşık 40 bin kişiden oluşmaktaydı. İki ordu Erzincan yakınlarındaki Yassı-çemen mevkiinde karşılaştı. Yassıçemen yenilgiden sonra Celaleddin Ha rzemşah’ın, devleti tekrardan diriltme teşebbüsleri hüsranla sonuçlanmış oldu .Ordusunun büyük bir kısmını kaybeden Celaleddin Harzemşah, bu acı mağlûbiyetten sonra Trabzon Rumlarına sığınmak zorunda kaldı (1230). Bütün bu gelişmelerin Moğollar’ın işine yaradığına şüphe yoktur. Celaleddin, hayalci bir politika takip etmiştir. Bu sırada Celaleddin Harezmşahlar devletini kesin olarak ortadan kaldırmaya kararlı olan Moğollardan kurtulamadı.
Ülkesine dönmek isteyen Celaleddin bir yıl sonra öldü. Ölümü hakkında çeşitli rivayetler vardır ama kesin olan Celaldeddin Harzemşah’ın ölümüyle Harzemşahlar Devleti’nin de son bulduğudur. Harzemşahlar Devleti’nin yıkılması Anadolu Selçuklu ve Moğollar arasında tampon bölgenin kalkmasına neden olmuş ve Anadolu’yu Moğol istilasına açık hale getirmiştir.

CELALEDDİN HARZEMŞAH’IN ŞAHSİYETİ

            Celaleddin Mengüberti'nin tarihte isim yapması, liderlik ve kahramanlık gibi iki üstün meziyetinden ileri gelmektedir. Nitekim Moğol istilası ile yıkıldığı (1220) kabul edilen Harezmşahlar devletinin enkazından Irak-ı Acem (Batı İran) ve Azerbaycan'da yeni bir hakimiyet te'sis edebilmesi, onun liderlik ve teşkilatçılık kabiliyetini göstermektedir. Yine Celaleddin'in kahramanlığı, cesareti ve kMoğollar'a karşı mücadeleye girişmesi, onun Türk-İslam aleminde meşhur olmasını sağlamıştır.
           ‘Babamın vefatından beri çektiğim eziyetleri dağlar kaldıramaz. Bugün, o geniş dünya bana dar geliyor” ifadeleri karşılaştığı zorlukları göstermektedir. Fakat bütün bunlar, hayatını milletinin saadetine vakfetmiş Celaleddin’in Moğollara karşı muvaffakiyetinde inkıyat, sebat ve sadakatin önemli bir yeri olduğunu göstermektedir. Diğer türlü gidip hedefe varma mümkün değildir. Nitekim “hanlar, melihler ve emirler boyunlarında kefenleri olduğu halde, onun önünde diz çöktüler ve bağlılıklarını arz ettiler. Buna mukabil Sultan harp meclisinde ölünceye kadar savaşacağına yemin etti. “(Nesevi, Sir at al Celaleddin mengübirti)
       Türk devletlerinin devamlılık ve bütünlük arz ettiğine inanan Celaleddin Harzemşah, kendisini büyük Selçukluların mirasçısı olarak kabul ediyordu. O, Türk İslam tarihinin yetiştirdiği en cesur ve bahadır kumandanlarından biriydi. Celaleddin’in, Moğollarla savaşı sırasında nehrin kenarında bulunan annesinin ve haremini teşkil eden kadınların Moğollar’ın ellerine geçmesini engellemek için nehre atlamalarını emretmesi, Moğol çemberinin çok daraldığını ve kurtuluş ümidinin kalmadığı anda atını nehre sürerek karşı tarafa geçmesi Celaledin’in cesaretinin en büyük delilidir. Celalleddiin’in kahramanlığını şu cümleler çok daha iyi anlatmaktadır. Celaleddin ’in cesaretini ve kahramanlığı gören Cengiz Han, hayranlığını gizlemeyerek “Bir babanın işte böyle bir oğlu olmalıdır.” Demiştir. Gürcülere ve Moğollara karşı yaptığı mücadele ile büyük bir şöhrete kavuştu ve İslam dünyasında İslamiyet’i savunan bir kahraman olarak tanındı. Ancak her şeye rağmen onun iyi bir savaş adamı olduğu fakat buna karşılık izlediği siyasetin babasının takip ettiği siyasetten pek de geri kalır bir yanı olmadığını söyleyebiliriz. Şayet diğer İslam devletleri ve ordularını yanına alabilseydi, buna ekleyeceği askeri dehasıyla şüphesiz Moğollar karşısında başarılı olabilecek ve atalarının devletini yeniden ihya edebilecekti. Fakat Celaleddin Harzemşah yıkılan devletin farkında olamadığı gibi çevredeki komşularına da hala büyük bir imparatorluğu idare eden hükümdar edasıyla davranması herkesi kendine küstürmüştür. Ayrıca Celaleddin’in tebaasına karşı adil davrandığı söylenemez. Buna rağmen, Moğollara karşı yapılan mukavemetin bayraktarı ve lideri olması, tebaasının ona bağlılığının beklide tek sebebidir.
Fransız müsteşrıkı Claude Cahen, Anadolu Türkleri'nin, kendilerini tehdit etmekle beraber, Celaleddin'i kendilerinden saydıklarını ve onu korkuyla karışık bir saygı ile değerlendirmiş olduklarını yazmaktadır.V. Viladimiroviç Barthold da, Celaleddin'in mücadelelerinin Moğollar'ı çok etkilediğini, onlar zamanında Harezmşahlar hükümetinin bütün faaliyetlerinin ve Otrar'da tacirlerin öldürülmelerinin (1218) Moğol kaynakları tarafından Harezmşah Alaeddin Muhammed'e değil, oğlu Celaleddin'e bağlandığını belirtiyor.
Celaleddin'in, cesur olduğu kadar iyi bir silahşör olduğu da görülmektedir. Nitekim o, Gürcülerle yaptığı ikinci meydan muharebesine (626/1228-1229) girişmeden hemen önce beş Gürcü cengaverini tek başına üst üste yaptığı düellolarda öldürmüştür.
Celaleddin, siyaset ve diplomaside, liderlik ve kahramanlıkta olduğu kadar başarılı bir şahsiyet olamamıştır. O, Moğollar önünden kaçarak Anadolu'ya gelmesine ve onlara karşı yardım ve işbirliği istemesine rağmen, siyaseti ve tavırları ile bütün komşu hükümdarları korkutup kendisinden uzaklaşmalarına sebep olmuştur. Celaleddin, yerinde ve doğru bir görüşle, Anadolu Selçuklu Sultanı i. Alaeddin Keykubad ile dostluk ve işbirliği yolunu tutmuş iken, yanlış bir siyaset takip ederek bundan vazgeçmiştir. Yine Moğollar'a karşı Abbasi Halifeliği ve Gürcüler nezdinde yaptığı diplomatik teşebbüsleri de başarıya ulaşamamıştır.



KAYNAKÇA

1-      HARTOG, Leo De,(2003), Cengiz Han Dünyanın Fatihi. Ankara, Dost Kitabevi Yay.
2-      GÜL,Muammer , (2005),Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Moğol Hakimiyeti,İstanbul,Yeditepe Yay.
3-      KAFESOĞLU,İbrahim, (1992), Harzemşahlar Devleti Tarihi,Ankara,Türk Tarih Kurumu Yay.
4-      GEYİKOĞLU,Hasan,Harezmşah Celaleddin Mengüberti’nin Şahsiyeti
5-      KOCA,Salim, Moğol İstilasına Karşı Sultan Alaeddin Kedkubad’ın Güvenlik Politikası ,Gazi Türkiyat.
6-      GROUSSET,Rene, (2000) , Bozkır İmparatorluğu, İstanbul,Ötüken Yay.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder