14 Aralık 2014 Pazar

KADIZADELİLER

Osmanlı devletinin fikir ve düşünce hayatına hâkim olan tasavvuftu.Mevlevilik,Kadirilik,Bayramilik,Nakşibendilik gibi pek çok tarikat Osmanlı din ve düşünce hayatına hükmediyordu. 17.yy’da bu tasavvuf tarikatlarına karşıt bir akım olarak ortaya çıkan bir vaiz sınıfı vardı.Bunlar Kadızadelilerdi.Vaizleriyle avama hitab eden  Kadızadeliler,aydın kesime hitap eden mutasavvıflarla bu zamana kadar yaşanan ilmi ve fikri münakaşaların yerini silaha sarılmaya varacak derecede kadar gelmiştir.Bu duruma gelmede hükümetin aczi ve saraydaki bazı cahil ağaların Kadızadelilerin teşviki vardır.
Kadızadeliler Mevlevili,Kadiri  gibi tekkelerin serbest ayin yapmalarını engelliyorlardı.Bu durum İstanbul  halkını da ikiye bölmüştü.Saraydaki bir kısım ağalardan da himaye gören kadızadeliler hükümetin de etkisizliğinden istifade ederek kendileriyle muhakeme ve mantık üzerine konuşmak isteyen şeyhleri,tekkelerini basmak ve öldürmekle tehdit etmişlerdi.Kadızadeliler kendilerinden başka kimseyi beğenmeyen,kendi görüşleri dışındakileri bidat kabul edip karşı çıkan bir gruptu.Kendileri dışındaki herkesin kafir olduğunu ileri sürmüşlerdir.
                Kadızâdeli Mehmet Efendi’nin tartıştığı konular çeşitli başlıklar altında toplanabilir. Bunlar; akla dayanan ilimlerin meşru olup olmadığı, Hızır Aleyhisselam’ın hayatta olup olmadığı, Ezanın, Kuran’ın ve Mevlit’in makamla okunup okunamayacağı, sema ve devranın caiz olup olmadığı, Tasliye ( Hz. Muhammed’e salâvat) ve tarziye (sahabeye Radiyallahu anh demek)’nin caiz olup olmadığı, tütün içmenin caiz olup olmadığı, Hz. Muhammed’in ebeveyninin imanla ölüp ölmediği, Firavunun imanının caiz olup olmadığı, İbn-i Arabî’nin kâfir sayılıp sayılmayacağı, Yezid’e lanet edilip edilemeyeceği, Hz. Muhammed’in ölümünden sonraki örf ve adetlerin terkinin şart olup olmadığı, kabir ve türbe ziyaretlerinin caiz olup olmadığı,  Regaib, Kadir ve Berat gibi gecelerde cemaatle namaz kılınıp kılınamayacağı, büyüklerin eteklerinin öpülmesinin doğru olup olmadığı, el sıkışmanın, kahve içmenin caiz olup olmadığı, emr-i maruf ve nehy-i ani’l münker meselesi gibi konulardır. Bu konular aynı zamanda Kadızâdeli Mehmet Efendi ve Abdülmecid Sivasî arasındaki tartışmaların odak noktasını oluşturur. Bu tartışmalar şeriat- tarikat çekişmesi olarak da yorumlanabilir.

                Fatih Camii’nde na’t-ı şerif okunurken Kadızâdeliler müezzinlere engel olmaya çalışmışlar, Daha sonra İstanbul’daki tekkeleri yıkmaya, dervişleri tecdid-i iman[24] a davet edip kabul etmeyenleri öldürmeye, padişahtan bid’atları kaldırmak için izin istemeye ve camilerde tek minare kalacak şekilde diğer minareleri yıkmaya karar vermişlerdir. Fatih Camii’nde toplanmışlar, Köprülü Mehmet Paşa devrin âlimlerine Kadızâdeliler hakkındaki fikirlerini sormuş ve padişahtan Kadızâdeliler’in katli için ferman almıştır. Bu ceza sürgüne çevrilmiş, Üstüvânî, Türk Ahmet ve Divâne Mustafa Kıbrıs’a sürülmüş, böylece hareketin ikinci safhası sona ermiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder