14 Aralık 2014 Pazar

FRANSIZ DEVRİMİ (1789)

1789 yılında Fransa’da patlak veren “devri” burjuvazinin iktidara gelişine başlangıç oldu.Derebeyliği ve mutlak  Monarşiyi ortadan kaldırdı ve ülkenin birliğini gerçekleştirdi.Yüzyıl başlangıcı filozoflarından Rousseau[1],Voltaire[2],Diderot[3] esinlenmiş özgürlük,kardeşlik ve eşitlik ideallerinin Avrupa’ya yayılmasına imkan verdi. 1789 da Fransa’da başlayan siyasal ayaklanmanın adı olan “Fransız Devrimi”nin nedenleri üzerinde tarihçiler birleşememekte, bazıları bu olayı “Aydınlık Çağı”nın bir entelektüel hareketi olarak görürken, bazıları ezilen sınıfların feodal zulme karşı ayaklanması olarak telâkki etmektedir.
18. yüzyıl "aydınlanma felsefesi" Fransa'da önemli gelişme göstermişti. Bütün insanlığı mutluluğa kavuşturacak yönetim şeklinin, insan aklı tarafından bulunabileceği inancı vardı. Siyasi


[1] ROUSSEAU,Jean-Jacques (1712-1778)  Fransız yazar,filozof ve siyaset kuramcısı olsan Rousseau düşünceleriyle 1789 Fransız ihtilalinin oluşumunu etkilemiştir.Dinsel ve toplumsal görüşleri bu ihtilalin öncüleri arasında kabul görmüştür.”İnsan bir kez doğmuştur  fakat her yerde zincirler içindedir.Bu nasıl olmuştur?” sorusuna yanıt aramış bir düşünürdür.Fransız İhtilali sırasında milliyetçilik görüşleri etkili olmuştur.
[2] François Marie Arouet (21 Kasım 1694 - 30 Mayıs 1778), Fransız yazar ve filozof.Mahlası Voltaire olarak bilinir. Din ve ifade özgürlüklerinin yanı sıra, insan hakları konusundaki düşünceleri ve felsefi yazınları ile ünlenmiştir. Eserlerinde Kilise dogmaları ve döneminin Fransız müesseselerini yoğun olarak hicvetmiştir. Zamanın en etkili isimlerinden biri olarak tanınır.
[3] Denis Diderot (5 Ekim 1713 - 31 Temmuz 1784), Fransız yazar ve filozof. Aydınlanma Çağı'nın en önemli kişiliklerinden biri. Toplumu eğitmek ve geliştimek için tasarlanan ünlü Ansiklopedi'nin (Encyclopédie) baş editörüydü. Onun önderliğinde Aydınlanma Döneminde Batı Avrupa'da ülkeler arasında çekişmeler olsa da bilgi akışı yeni aydınların toplumlara kazandırılmasını sağlamıştır. Ansiklopedi'nin 8-18 ciltleri, 1-7 ciltlerindeki bilgiler üzerine kiliseden aldığı tepki ile yasadışı olarak basılmış, Filozofça Düşünceler isimli yapıtı da mahkeme kararınca yakılmıştır.

yönetimlerin kaynağı "tanrısal" olmaktan çıkartılmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte, akla doğaya, insanın mutluluğuna aykırı tüm peşin yargıların, boş inançların ortadan kaldırılması düşünülüyordu. Aydınlanma felsefesi, Avrupa'da en fazla Fransa'da yayılma olanağı bulmuştur. Bu düşünce sistemi, Fransa'nın mevcut düzenini (Ancien Régıme) hedef almış ve bu düzenin değiştirilmesi gerektiğini öne sürmüştür. Nitekim, ihtilâl, Fransa'da çıkmış ve siyasal iktidarın değiştirilmesi yoluna gidilmiştir.[1]

Fransa Kuzey Amerika’daki tüm kolonilerini 1763 yılında yedi yıl savaşlarının sonunda imzalanan Paris Antlaşması ile İngiltere’ye  kaptırmıştı.İngiltere Yedi Yıl savaşlarının mali yükünü yeni vergilerle kolonilerden çıkartmaya çalışınca bu durum Kuzey Amerika kolonilerinde huzursuzluk yaratmıştı.1774 yılında kolonilerin başlattığı Amerikan Bağımsızlık Savaşı 1776 yılında bağımsızlık ilanıyla sona ermişti.Fransa ise bu çatışmalara büyük boyutlarda mali destek vererek dolaylı yoldan katılmıştı.Bu savaş  harcamaları ve giderek artan saray masrafları yüzünden Fransız Monarşisi de mali yönden tükenmişti.
XVIII.yy sonlarında iktidarı elinde tutan aristokrasi sınıfı zayıflamış ve yoksul düşmüştü.Ticaretin gelişmesiyle zenginleşen burjuvazi kendisini eskisinden daha güçlü buluyor ve iktidara katılma hakkı istiyordu.Yetersiz ürünlerin ve fiyat yükselişlerinin kurbanı olan halk açık tehlikesiyle karşı karşıyaydı.O dönemde devlet maliyesi durmadan açık veriyordu. 17 ve 18. Yüzyılın yetersiz vergi sistemi, Krallığın savurganlığı ve Amerikan Devrimine karışması sonucu “bir dev kamu borcu” olduğu teslim edilmiş ve başta ünlü Maliyeci ve bankacı J.Necker olmak üzere, Kralın maliye uzmanları bir çare bulamayınca, Kral 16. Lui 175 yılından beri toplanmamış bulunan “Etats Generaux-Sınıflar Meclisi”ni 5 Mayıs 1789 da Versailles de toplamıştı.Buna her türlü fazla vergi ödemeyi reddeden ve imtiyazlarının korunmasını isteyen soylu sınıfı da taraftardı.Üçlü meclis toplantısında soyluların,din adamlarının ve halkın temsilcileri isteklerini dile getireceklerdi.Bu  mecliste oy vermenin nasıl olacağı sorunundan ise büyük Fransız Devrimi çıkmıştır.
Üçlü meclis 5 Mayıs 1789’da toplanmıştır.Ama kısa zamanda halk temsilcileri imtiyazlılara karşı çıkmışlar ve  bir Kurucu Meclis  toplayacaklarını bildirmişlerdi.20 Haziran’da 600 temsilci bir Anayasa tespit etmeden dağılmamaya ant içtiler.Kralın reddetmesine karşı Paris halkı (sankülot) onların bu eylerini destekledi ve 14 Temmuz’da Bastil’i aldı.Ve böylece yeni bir Fransa örgütlenmesi ortaya çıktı. Diğer taraftan ihtilâlcilerin bir “Ulusal Ordu-Garde Nationale” ve Pariste ihtilâlci bir “Belediye İdaresi Commune” kurdu ve Ulusal Ordunun Komutanlığına Amerika’da gönüllü olarak çarpışan La Fayette’i getirmişti. Konvansiyon yeni bir anayasa oluşturmak için kolları sıvadı. İlk işi 22 Eylül’de Cumhuriyet’i ilan etmek oldu. Konvansiyon’daki iki grup (biri yüksek burjuvaziyi temsil eden Jirondenler öbürü halkçılığı temsil eden Montagnard’lar) arasındaki çekişmenin ilk dönem galibi Jirondenlerdi. Sık sık “Üçler” denen karşı grubun liderlerine; Danton, Marat ve Robespierre’e karşı çıkıp duruyor, bir bakıma onlar karşısında güçlerini yoklayıp duruyorlardı. Örneğin, Danton’un üzerine giderek ve ona sonunda hesabını veremeyeceği bazı harcamalarını itiraf ettirerek siyasi açıdan itibar kaybetmesini sağladılar. Bu iki iktidar erki arasındaki çatışma gittikçe bir sınıf çatışması özelliğine büründü. Aradaki ipleri koparan son gelişme ise XVI. Louis’nin yargılanma süreci oldu. Artan terör karşısında Kral XVI. Louis, Kraliçe Marie Antoinette ile birlikte Avusturya’ya kaçmak isterken sınırda eşiyle birlikte yakalandı.  Oldukça uzun süren bir araştırma sonucunda, araştırma yapmak için seçilen komite, kralın düşmanla yaptığı gizli işleri açığa çıkarınca davada son noktaya gelindi. Zaten XVI. Louis’nin mahkûm edilmemesi, 10 Ağustos hareketinin mahkûm edilmesi anlamına gelecekti. Bu uzun sürecin sonunda kralı savunanlar yenik düştü ve XVI. Louis oybirliğiyle suçlu bulunarak idama mahkûm oldu ve 21 Ocak 1793’te idam edildi.
execution_of_louis_xvi56.jpg

 Kurucu Meclise dönüşen Ulusal Meclis, 4 Ağustos 1789 da, bütün feodal imtiyazları kaldırarak, 26 Ağustos 1789 da bir Başlangıç ve 17 maddeden oluşan “İnsan ve Yurttaş Hakları Demeci”ni yayınlayarak, toplumun dayanacağı hukukî esasları saptamış, eşitlik, özgürlük ve kardeşlik ihtilâlin sloganları olmuştur.
Millet Meclisi’ni oluşturmak üzere toplanan Fransız halkı temsilcileri, halkın uğradığı felaketlerin ve yönetimdeki yolsuzlukların başlıca nedeninin insan haklarına ilişkin bilgisizlik, kayıtsızlık veya itaatsizlik olduğunu göz önünde bulundurarak, insanın doğal, devredilemez ve kutsal haklarını resmi bir bildiri halinde belirtmeye karar vermiştir.Bu bildiriye göre ;  toplumun tüm üyeleri için sürekliliğini koruyarak, fertleri hakları ve görevleri hakkında sürekli olarak bilinçli tutabilir, gerek yasama gerekse yürütme erklerinin yasalarını siyasi kurumlarının bütünün hedefleri doğrultunda oluşturmakla yükümlü kılarak daha saygın bir hale getirebilir ve vatandaşların taleplerinin bundan böyle basit ve bilindik ilkelere dayanarak anayasanın korunmasına ve genel refahın sürdürülmesine daha çok katkıda bulunabilir. Sonuç olarak, Millet Meclisi, Yüce Tanrı’nın huzurunda ve himayesinde aşağıdaki insan ve yurttaş haklarını tanımakta ve ilan etmektedir:

·         Madde I: İnsanlar, özgür ve eşit haklarla doğar ve yaşarlar. Sosyal farklılıklar ancak kamu yararına dayandırılabilir.
·         Madde II: Bütün siyasal birliğin amacı, insanın doğal ve daimi haklarını korumaktır. Bu haklar, özgürlük, mülkiyet, güvenlik ve baskıya karşı direnme haklarıdır.
·         Madde III: Egemenlik ilkesi esas olarak ulustadır. Hiçbir kuruluş veya hiçbir birey açıkça ulustan kaynaklanmayan bir yetkiyi kullanamaz.
·         Madde IV: Özgürlük, başkasına zarar vermeyecek her şeyi yapabilmeyi kapsar. Böylece her kişinin doğal haklarının kullanımı, toplumun diğer üyelerinin aynı haklardan yararlanmalarını sağlayan sınırlar dışında hiçbir sınıra sahip değildir. Bu sınırlar ise ancak yasa ile belirlenebilir.
·         Madde V: Yasa haklı olarak ancak toplum için zararlı eylemleri yasaklayabilir. Yasanın yasaklamadığı bir şey engellenemez ve hiç kimse yasanın gerektirmediği bir şeyi yapmaya zorlanamaz.
·         Madde VI: Yasa, genel iradenin ifadesidir. Tüm yurttaşların gerek bireysel olarak, gerekse temsilcileri aracılığı ile yasanın oluşturulmasına katılma hakları vardır. Yasa herkesi aynı şekilde korumalı veya cezalandırmalıdır. Yasa önünde eşit olan tüm yurttaşlar, kapasitelerine göre ve erdemleri ile yetenekleri dışında hiçbir ayrım gözetmeksizin her türlü kamu görevi, rütbe ve makamlarına eşit olarak kabul edilirler.
·         Madde VII: Yasanın belirlediği durumlarda ve yasanın öngördüğü şekiller dışında hiçbir kişi suçlanamaz, tutuklanamaz veya alıkonamaz. Keyfi emirleri teşvik edenler, keyfi emirler verenler, bunları uygulayanlar ya da uygulatanlar cezalandırılır. Ancak yasaya uygun olarak yakalanan, yasaya uymaya çağrılan her yurttaş anında itaat etmelidir, direnirse suçlu olur.
·         Madde VIII: Yasa ancak açık ve zorunlu olarak gerekliliği beliren cezaları koymalıdır ve bir kimse ancak suçun işlenmesinden önce kabul ve ilan edilmiş olan ve usulüne göre uygulanan bir yasa gereğince cezalandırılabilir.
·         Madde IX: Her insan suçlu olduğuna karar verilinceye kadar masum sayılacağından, tutuklanmasının zorunlu olduğuna karar verildiğinde, yakalanması için zorunlu olmayan her türlü sert davranış yasa tarafından ağır biçimde cezalandırılmalıdır.
·         Madde X: Hiç kimse inançları nedeniyle, bunlar dini nitelikteki inançlar olsa bile, bu inançların açıklanması, yasayla kurulan kamu düzenizi bozsa da tedirgin edilmemelidir.
·         Madde XI: Düşüncelerin ve inançların serbest iletimi, insanın en değerli haklarındandır. Bu nedenle her yurttaş serbestçe konuşabilir, yazabilir ve yayınlayabilir, ancak bu özgürlüğün yasada belirlenen kötüye kullanılması hallerinden sorumlu olur.
·         Madde XII: İnsan ve yurttaş haklarının güvenliği bir kamu gücünü gerektirir, bu nedenle bu güç herkesin yararı için kurulmuştur, yoksa bu gücün emanet edildiği kişilerin özel çıkarları için kurulmamıştır.
·         Madde XIII: Kamu gücünün devamını sağlamak ve idarenin masraflarını karşılamak için herkesin vergi vermesi kaçınılmazdır. Vergi, tüm yurttaşlar arasında olanakları oranında eşit olarak dağıtılır.
·         Madde XIV: Tüm yurttaşların bizzat ya da temsilcileri aracılığı ile verginin gerekliliğini belirlemeye, vergilemeyi serbestçe kabul etmeye, vergi gelirlerinin kullanılmasını gözlemeye ve verginin miktarını, matrahını, tahakkuk biçim ve süresini belirlemeye hakkı vardır.
·         Madde XV: Toplumun tüm kamu görevlilerinden görevleriyle ilgili olarak hesap sorma hakkı vardır.
·         Madde XVI: Hakların güven altına alınmadığı, kuvvetler ayrılığının yapılmadığı bir toplumda Anayasa yoktur.
·         Madde XVII: Mülkiyet dokunulmaz ve kutsal bir hak olduğu için yasa ile belirlenen kamu ihtiyacı açıkça gerekmedikçe ve adil ve peşin bir tazminat ödenmedikçe kimse bu haktan yoksun bırakılamaz.
Böylece kurucu Meclis tanrısal hakka dayanan Monarşiyi lağvetti. Artık kral ülkeyi yasalara göre yönetecekti. idare,adliye,maliye yeniden örgütlenerek,din adamları devlet otoritesine tabi tutulmuştur.1 Ekim 1791’de Kurucu Meclis’inde (Assemblee Legislative) ticaret burjuvazisinden gelme jirodenler hakimdi.
Kurucu Meclis, ekonomik sıkıntıyı önlemek amacıyla kilise mallarının satılmasına karar verdi. Paris dışında da halk yer yer ayaklandı, kiliselere ve soyluların malikânelerine saldırdı. Soylular ve bazı din adamları yurtdışına kaçtılar. Soyluluk ünvanları ve tüm ayrıcalıklar kaldırıldı.
O zaman iktidar Jakobenlerin eline geçti ve bunlar hem devrimci hareketi canlandırdılar hem de eski imtiyazlılara karşı baskıyı arttırdı.




[1] Kemal YAKUT, Fransız İhtilali,Anadolu Üniversitesi Yay.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder